suçlu

Turkish-English Translation

  1. Noun, Law lawbreaker
  2. Noun, Law criminal
  3. guilty
  4. offender
  5. con
  6. accused
  7. culprit
  8. lag
  9. convict
  10. delinquent
  11. culpable
  12. felon
  13. transgressor
  14. hangdog
  15. criminal offender
  16. (Lat.) nocent
  17. blameful
  18. criminal person
  19. nocent
  20. to blame
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

suçluların iadesi
extradition Noun, Law
suçluların iadesi
extradition Noun, International Law
Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi
European Convention on Extradition Noun, International Law
suçlunun ıslahı
rehabilitation of a convict Noun, Criminal Law
adı çıkmış suçlu
notorious criminal
baş suçlu
chief culprit
başkalarını yardakçılıkla suçlayan sanık veya suçlu
approver
belalı suçlu
tough criminal
cinayetten suçlu
culpable death
çocuk suçlu
juvenile offender Noun, Law
eski suçlu
old offender
genç suçlu
young offender
genç suçlu
youthful offender
genç suçlu
teenage offender
gözaltında olan hafif suçlu
probationer
idam edilen suçlu
executed criminal
iflah olmaz suçlu
hard case
itiyadi suçlu
inveterate offender
itiyadi suçlu
habitual criminal
kaçak suçlu
fugitive criminal
kaçak suçlu
fugitive offender
mahkemeye gelmeyen suçlu
contumax
ortak suçlu
joint offender
pişmanlık bilmeyen suçlu
tough offender
polis ile işbirliği yapan suçlu
copper mark
polis ile işbirliği yapan suçlu
copper nark
politik suçlu
political offender
resen takip edilmesi gereken suçlu
indictable offender
sık sık suç işleyen suçlu
common criminal
tehlikeli suçlu
dangerous criminal
tesadüfi suçlu
contingent offender
yakalanmamış suçlu
loose criminal
yalan yere yemin etmekten suçlu
perjured
suçlu albümü
rogue's gallery
suçlu ama akıl hastası kararı
verdict of guilty but insane
suçlu bulma
condemnation Noun, Criminal Law
suçlu bulmak
to condemn Verb
suçlu bulmak
to convict Verb, Law
suçlu bulmak
to find a verdict of guilty Verb
suçlu bulmak
to find the verdict of guilty Verb
suçlu bulunma
conviction Noun, Law
suçlu çocuk
juvenile offender
suçlu çocuk hükmü giymek
to be labelled as juvenile Verb
suçlu çocuklar
juvenile delinquents Noun
suçlu çocuklar okulu
community hospital
suçlu damgası yemek
to be labelled a criminal Verb
suçlu damgası yemek
to be labelled a crimininal Verb
suçlu gençliğin ıslah eğitimi
corrective training
suçlu gençliğin ıslah eğitimi
(Br) corrective training
suçlu gösterme delili
evidence for prosecution
suçlu gösterme delili
evidence for the prosecution
suçlu hükmü
verdict of guilty
suçlu hükmü verilmek
to be returned guilty Verb
suçlu kararı
verdict of guilty
suçlu kararı vermek
to bring in a verdict of quilty Verb
suçlu kararı vermek
to deliver a verdict of guilty Verb
suçlu kimse
repeater
suçlu kişi
person charged
suçlu mu
guilty or innocent
suçlu mu suçsuz mu ?
guilty or innocent
suçlu olduğuna hükmetmek
to return guilty Verb
suçlu olduğunu ikrar etmek
to cry peccavi Verb
suçlu olduğunu itiraf etmek
to confess oneself guilty Verb
suçlu olma
criminality Noun, Law
suçlu olup olmama sorunu
question of guilty or not guilty
suçlu sicili
rogues'gallery
suçlu takımı
gang of criminals
suçlu taraf
guilty party
suçlu vicdan
guilty conscience
suçlu yardakçısı
stall
suçlu yu bulmak
to discover the culprit Verb
suçlu yu izlemek
to trail a criminal Verb
suçlu yu köşeye sıkıştırmak
to run down a criminal Verb
suçlu yu polise teslim etmek
to surrender a criminal to the police Verb
(jüri) suçlu kararı vermek
to return a verdict of guilty Verb
(sigorta hukuku) her iki tarafın da suçlu olması
both to blame
bir ithamdan suçlu bulunmak
to be found guilty of a charge Verb
bir ithamdan suçlu bulunmak
to be found guilty on a charge Verb
bir suçlu için paravan işleri görmek
to act as a screen for a criminal Verb
birini bir suçtan suçlu bulmak
to find someone guilty of a charge Verb
birini suçlu addetmek
to account someone to be guilty Verb
birini suçlu bulmak
to hold someone guilty Verb
birini suçlu bulmak
to find someone guilty Verb
birini suçlu gibi görmek
to account someone to be guilty Verb
birini suçlu gibi göstermek
to fit up someone Verb
birini suçlu göstermek
to make an entry against sb Verb
birini suçlu ilan etmek
to pronounce someone guilty Verb
birini suçlu olarak damgalamak
to label a criminal Verb
birini suçlu olarak göstermek
to point to someone as the culprit Verb
birini suçlu olarak göstermek
to point someone out as guilty Verb
birinin suçlu olduğunu beyan etmek
to account someone to be guilty Verb
birinin suçlu olduğunu kanıtlamak
to prove someone guilty Verb
birinin suçlu olduğunu meydana çıkarmak
to bring something home to sb Verb
bütün suçlamalardan suçlu bulunmak
to be found guilty on all chargees Verb
cinayetten suçlu bulunmak
to be declared guilty of murder Verb
eski bir suçlu olmak
to be old in crime Verb
Fransız polis örgütünün suçlu araştırma dairesi
suretê
her bakımdan suçlu bulunmak
to be found guilty on all accounts Verb
her iki tarafın da suçlu olduğu çarpışma klozu
both to blame collision clause
hırsızlıktan suçlu olmak
to be guilty of theft Verb
ihmalkârlıktan suçlu bulunmak
to have been guilty of negligence Verb
isyan suçundan suçlu bulunmak
to be guilty of mutiny Verb
ithamnamede iddia edilen her fiilden suçlu bulunmak
to be found guilty on all counts Verb
kendinin suçlu olduğunu kabul etmek
to declare oneself guilty Verb
mahkemede birini suçlu bulmak
to find against Verb
mahkemede birini suçlu bulmak
(in the court) to find against Verb
sabıkalı suçlu olmak
to be a hardened offender Verb
sanığın suçlu olduğu konusunda jürinin kanısı ya da inancı
abiding faith
üç suçtan suçlu bulunmak
to guilty on 3 counts Verb
üst ya da zengin sınıfından gelme suçlu çocuk
(Fr.) blouson dore
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Suç işlemiş, ... kabahati olan
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.