(birisini) mahvetmek, canına okumak.
Brit.:
waggon.
yüksek bir ülküye/ gayeye bağlanmak, yüksek bir ideal peşinde koşmak.
gözü yükseklerde olmak, yüksek emeller/hayaller peşinde koşmak.
başarı kazanma ümidi olan seçim kampanyası
Noun
herhangi bir yarışta kazanandan yana olmaları için politikacılar ve oy verenlerdeki sürü içgüdüsüne hitap eden hareket
beğenilen davranış biçimi ya da moda
(Br) üstü ve etrafı tamamıyla kapalı yük vagonu
seyyar mutfak: arazide çalışan işçilere yemek hazırlayan mutfaklı araba.
Noun
göç arabası K. Amerikada batıya göç için kullanılan büyük tekerlekli üstü kapalı at arabası.
Noun
(a) (üstü örtülü, 4 tekerlekli, yaylı) at arabası, (b) boxcar.
(US) mal teslim arabası
Noun
ihracatta satış fiyatının malların alıcı tarafından belirlenen yere taşınmak üzere bindirileceği trene
teslimine kadar tüm masraf ve rizikoları içerir
=
Brit. on the water cart argo içkiyi terketmiş.
off the wagon : tekrar içkiye
başlamış.
be on the (water) wagon : içkiyi terketmek.
=
Brit. on the water cart argo içkiyi terketmiş.
off the wagon : tekrar içkiye
başlamış.
be on the (water) wagon : içkiyi terketmek.
(tutukları taşıyan) polis arabası/kamyonu.
(US) bir tutukluyu hapishaneye götürmekte kullanılan polis otomobili
(tutukları taşıyan) polis arabası/kamyonu.
kaptıkaçtı, pikap (araba).
Noun
vagona yükleme yapmak
Verb
su arabası, saka arabası.
Noun
hoşgeldin arabası: mahalleye yeni gelenlere hediyeler ve civardaki dükkânların sattıkları eşyadan örnekler takdim eden araba.
Noun
hoşgeldin ziyaretçisi: bu servisi destekleyen kimseler.
Noun
(US) kendi deposu olan toptancı
araba katarı, dizi halinde arabalar.
Noun