kişi, kimse, şahıs, zat.
I know no such person: Böyle bir kimse tanımıyorum.
Noun
beden, vücut, üst (elbise ile birlikte insan).
He had no money on his person: Üstünde parası yoktu.
have a commanding person: iriyarı/heybetli olmak.
Noun
şahsiyet.
be no respecter of persons: hatır gönül dinlememek, kimseye metelik vermemek.
Noun
şahıs, kişi.
Noun, Grammar
özel/tüzel kişi, yasal görevleri olan kişi/toplum.
natural person: hakikî şahıs.
artificial/legal person: tüzel kişi, hükmî şahıs.
Noun, Law
(üçlem inanışına göre) sıfat: Allahın üç sıfatından biri (baba, oğul, kutsal ruh).
Noun
muhasebeci (sorumlu tutulan şahıs ; hesap vermekle yükümlü kişi
bir şirketin hareket tarzını doğrudan etkileyebilecek güçteki kişi
TV veya radyo yayınını ya da programını koordine eden haber yayıncısı
(Br) sosyal yardım almak için başvuran yoksul kişi
şirket yetkilisi
Noun, Management
kefaletle tahliye edilebilecek bir suçtan tutuklu bulunan şahıs
bir barda hizmet eden kadın ya da erkek
kendisine sır tevdi edilir şahıs
kendisine güvenilir şahıs
özellikle Amerika B. Devletleri Kongresi üyesi
bir kimsenin bakmakla mükellef olduğu şahıs
gözaltındaki şahıs
Noun, Law
asayiş ve umumun rahatı için tehlikeli ve zararlı şahıslar
garip, sürgün: harp veya zulüm sebebiyle memleketini terk etmek zorunda kalan kimse.
Noun
ilk şahıs, mütekellim: dil bilgisinde konuşan şahsı gösteren adıl, fiil, vb..
Noun
sözcüklerin konuşan şahsı belirten şekilleri.
“ I, me, we, us are first person pronouns.”
Noun
anlatımda sık sık ilk şahsın kullanılması.
a novel narrated in the first person.
Noun
mübarek zat
Noun, Religion-Faith
şahsen, bizzat.
Give it to him in person: Bizzat kendisine ver.
(US) medeni haklarından mahrum kılınan şahıs
temyiz kudreti olmayan şahıs
mahkeme huzuruna çıkan şahıs
borçlunun muayyen eşyaları üzerinde kanun veya sözleşme gereğince alacaklının kullandığı rehin veya hapis hakkı
devletlerarası hukuk şahsiyeti
kendisine ihbarda bulunulan şahıs
bir kişi tarafından bir yıl içinde yapılan işe eşit iş birimi
egemen bir devletin temsilcisi
satış elemanı
Noun, Commerce
ikinci şahıs.
In English you is a second person pronoun.
hükümlü
Noun, Criminal Law
vatandaşlığını yitiren kişi
vatansız kişi
Noun, International Law
haymatloz
Noun, Politics-Intl. Relations
sabit bir ikametgâhı olmayan şahıs