müşterisinin menfaatine aykırı iş görmek
Verb
inançlarına aykırı olarak
Adverb
mizacına/huyuna/yaratılışına/tabiatine aykırı/zıt.
It goes against the grain for me to do it:
Böyle (iş) yapmak tabiatime aykırıdır/âdetim değildir.
It goes against the grain for him to apologize: Özür dilemek âdeti değildir.
I'll do it, but it goes against my grain: Onu istemeye istemeye yapacağım.
isteğine karşı, arzusuna rağmen, istemediği halde, istemeye istemeye.
I did it against my will:
İstemeyerek/istemeye istemeye yaptım.
başını taştan taşa vurmak, imkânsız olan işe girişmek, çıkmaza saplanmak, başı belaya girmek.
başını taştan taşa vurmak, deveye hendek atlatmak, bütün gayretlerine rağmen başaramamak.
Trying to make him change his mind is just beating your head against a wall.
imkânsız işle nafile uğraşmak, başını taştan taşa vurmak.
birine kılıç çekmek birinin dikkatini bir şeye çekmek
Verb
örgütlü suçla mücadele
Noun, Criminal Law
(US) rakiplerine karşı kazanma ümidi olmamak
Verb
birinden tazminat almak
Verb
bütün hasımlara karşı direnmek
Verb
evini yangına karşı sigorta ettirmek
Verb
evinıyangına karşı sigorta ettirmek
Verb
iki rakibi kapıştırmak
Verb
...'i enflasyona karşı korumak
Verb, Economics
otomobil ile ağaca toslamak
Verb
arabasını ağaca toslatmak
Verb
birine el kaldırmak, dövmeye yeltenmek.
başıni duvara çarpmak
Verb
başını duvara çarpmak
Verb
kafasını duvara çarpmak
Verb
direnmek, karşı gelmek, muhalefet/mukavemet etmek, -e karşı cephe almak.
He set his face against any kind of change.
şiddetli bir şekilde karşı çıkmak
Verb
karşın, mukabil.
His net income this year amounted to $60,000 as against $50,000 last year: Geçen
yılki $50,000 a mukabil bu yıl net geliri $60,000 a ulaştı.
terazinin öteki kefesine koymak
Verb
bir şeye karşı silaha sarılmak
Verb
karşılaştırarak kontrol etmek
Verb
karşı gelmek/ karşı koymak, çarpışmak.
çekişmek, münakaşa etmek.
to contend against a theory.
çarpmak.
The boy fell and cracked his head against the wall.
şiddetle karşı koymak, (aleyhinde) bağırıp çağırmak, tenkit etmek, çıkışmak.
He declaimed against the high rents.
(bir kimsenin/şeyin) aleyhinde davranmak, peşin hükümle hareket etmek.
discriminate against a certain nationality.
acı acı şikâyet etmek, yakınmak, şiddetle itiraz etmek.
The newspapers exclaimed against government action. He exclaimed against immorality.
mahkemede birini suçlu bulmak
Verb
(a) karşı gelmek/olmak/durmak, muhalefet etmek, kafa tutmak.
She went against her mother. (b)
aykırı/aleyhinde olmak, aleyhinde sonuç vermek.
The case may go against you.
önlemek, önlem/tedbir almak, vukuuna mani olmak.
In order to guard against this: bunu önlemek
için.
We must try to guard against this happening: Bunun vukuunu önlemeliyiz.
to guard against errors: hataları önlemek.
direnmek, ayak diremek, (bir şeye) karşı gelmek/koymak, yapmak istememek.
kick against the pricks:
kendi zararına olarak karşı gelmek.
(polis) baskın yapmak
Verb
birinden şikâyetçi olmak
Verb, Law
(üstüne) ölçmek, ölçerek karşılaştırmak, (elbise) prova yapmak.
I measured the coat against her and it was too long.
engel olmak, önlemek.
Several factors combined to militate against the success of our plan. The fact that he'd been in prison militated against his chances of getting fresh employment.
(a) karşısında, karşılıklı, karşı karşıya.
two houses over against each other: karşılıklı iki ev. (b) kıyasla/nazaran.
(a) -e karşı/zıt.
to live over against churuch. (b) … ile karşılaştırılırsa/mukayese edilirse,
-e kıyasla, nazaran.
The quality of this product over against that one.
sigorta edilen riskler
Noun
güvence/teminat altına almak, sigorta et(tir)mek.
hazırlıklı bulunmak, ihtiyatlı davranmak, gerekli önlemleri almak.
to provide against accident.
'ye karşı itiraz etmek
Verb
çatmak, uğramak, maruz kalmak, çarpmak, karşılaşmak.
run against a stone wall: körü körüne
inat etmek, olmayacak bir şeyi zorlamak, olanaksız bir işte israr etmek.
(a) mukayese etmek, tartmak, karşılık tutmak.
set one thing against another: bir şeyi başkasıyla
mukayese etmek.
Certain business losses can be set (off) against taxes. (b) kışkırtmak, aleyhine çevirmek.
Religious war which set family against family.
set one person against another: birini başkası aleyhine çevirmek.
bir şeye karşı grev yapmak
Verb
aleyhte tanıklık etmek
Verb
(güçlük vb. ile) yüzyüze, karşı karşıya.
aleyhinde oy kullanmak
Verb
fatura karşılığı
Adverb, Accounting
fatura karşılığında
Adverb, Accounting
fatura mukabili
Adverb, Accounting
fatura mukabilinde
Adverb, Accounting
menkul kıymetler karşılığı avans
bir karara itirazda bulunmak
Verb
bir mahkeme emrinin iptalini istemek
Verb
enflasyon ile mücadele etmek
Verb
yangın karşı sigortalı olmak
Verb
yangına karşı sigortalı olmak
Verb
biriyle eşleşmek
Verb, Sports
birinden üstün teklif yapmak
Verb
birinin verdiği fiyatı artırmak
Verb
birine üstün teklif yapmak
Verb
bir sorunla karşılaşmak
Verb
şartlar bizim aleyh imizde
vesaik mukabili krediler
Noun
olağandışı cinsel ilişki suçları
Noun
karı kocanın birbirine karşı işlediği suç
...'in aleyhine olmak
Verb
...'in elini zayıflatmak
Verb
davacı aleyhine karar vermek
Verb
ihracatta evrak teslimi esnasında yapılan ödeme
büyük handikapa karşı mücadele etmek
Verb
ekonomik krizle mücadele etmek
Verb
bir şeye karşı kendini güçlendirmek
Verb
birini tehlikeye karşı korumak
Verb
birinden tazminat talep etmek
Verb
hastalığa karşı sigorta etmek
Verb
üçüncü şahıs rizikolarına karşı sigorta
birinin aleyhinde icra talebinde bulunmak
Verb
kumarı yasak eden kanun çıkarmak
Verb
birinin aleyhinde dava ikame etmek
Verb
…in doğru olmadığını göstermek
Verb
…in aksini göstermek
Verb
kamu ahlakına aykırı davranmak
Verb
bir şahsa karşı işlenen suç
Noun
edep ve ahlak kaidelerini ihlal suçu
Noun
mala karşı işlenen suç (hırsızlık , sahte ve taklit bir şey yapma vb
Noun
kamu düzenini ihlal suçu
Noun
birbirine karşı kışkırtmak
Verb
evliliğe itiraz etmek
Verb
bedelinin ödenmesi üzerine malları serbest bırakmak
Verb
bir şeye karşı protestoda bulunmak
Verb
kendini suçlandırmama hakkı
Noun, Law
zararına karşı korumak
Verb
rüzgâra karşı seyretmek
Verb
zarara karşı teminat vermek
Verb
zarar ziyana karşı kendini teminat altına almak
Verb
önerge aleyhinde konuşmak
Verb
birşeye itiraz etmek
Verb
akıntının tersine kürek çekmek
Verb
birşeye karşı mücadele vermek
Verb
birinin aleyhine işlemek
Verb
enflasyona karşı ek teminat
Noun
bir şeye karşı oy vermek
Verb
ayıba karşı tekeffül
Noun, Law