as to

English-Turkish Translation

  1. (bkz: as to ) (s. A-113).
  2. Adposition -e gelince/kalırsa.
    as to me: bana gelince/kalırsa.
    As to (doing) that, I haven't decided yet:
    Onun yapılmasına gelince, henüz karar vermedim.
  3. Adposition hakkında.
    We have no information as to the cause of the accident: Kazanın sebebi hakkında bilgimiz yok.
  4. Adposition -e göre/nazaran.
    The scarves are grouped as to color: Eşarplar renklerine göre ayrılmışlardı.
  5. Adposition şüphe, kararsızlık ifade eder
    : Nobody could decide (as to) what to do: Kimse ne yapılması gerektiğine karar veremedi.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

give someone definite information as to one's intentions
birine niyetleri hakkında kesin bilgi vermek Verb
mislead someone as to one's intentions
birine gerçek niyetlerini başka türlü göstermek Verb
be so kind as to
lütfetmek Verb
so as to
(a) … için, maksadıyla.
The test questions are kept secret, so as to prevent cheating. (b) derecede,
kadar, öyle ki.
The day was dark, so as to make a good photograph hard to get: Gün, iyi bir fotoğraf çekmeyi imkânsız kılacak kadar karanlıktı.
as to property
malen
as to…
… açısından Adverb
abase oneself so far as to do
yapacak kadar alçalmak Verb
as was to be expected
pek tabiî olarak, tahmin edilebileceği gibi.
I expect so: herhalde, (öyle) zannederim.
It is
expected that … : … olabilir/olması muhtemeldir.
It is hardly to be expected that … : … pek muhtemel değildir/ …'e pek ihtimal verilemez.
be so good as to give or grant
lütfetmek Verb
be so kind as to do sth
tenezzül buyurmak Verb
be subject to a condition as to the price
fiyata bağlı olmak Verb
clues as to ...
...'e ilişkin ipuçları Noun
have no information as to something .
bir şey hakkında bilgisi olmamak Verb
have no information as to sth
bir şey hakkında bilgisi olmamak Verb
inquiry as to prices
fiyat sorma
mistake as to a fact fundamental to the entire agreement
bir sözleşmenin bütünü için esas olan maddi bir hata Noun, Law
mistake as to the character of a person
bir şahsın karakteri konusunda yanılma
No explanation was given as to ...
... konusunda herhangi bir açıklama yapılmadı.
plea as to jurisdiction
yetki itirazı
preference as to assets
şirket tasfiyesi durumunda aktiflerin tercihli durumları Noun
preference as to assets
tercihli hisse senetleri olan hissedarlar ödemede adi hisse senetleri olan hissedarlara göre ödeme önceliği hakkına sahiptirler Noun
preference as to assets
dağıtılması açıklanmış bir temettü dağıtılmasından önce
provisions as to notice and procedure at general meetings
genel kurulun çağrılması ve usulü hakkında hükümler Noun
qualified as to time
zaman bakımından sınırlı
regard something as too little to undervalue
azımsamak Verb
registered as to principal
nama yazılı kuponlu tahvil
registrable as to principal only
sadece sermaye tescil edilebilir
requirement as to form
şekil şartı Noun, Law
specification as to measurement and size
ölçü ve boyut verileri Noun
specification as to quantity
miktar
specification as to weight
ağırlık
stipulation as to time
zaman tespiti
tie someone down as to time
birini zaman açısından bağlamak Verb
undertaking as to quality
kalite bakımından taahhüt
(dice) to fall as one wants them to
zar gelmek Verb
(for sth) not to end up as one had hoped
fos çıkmak
(misfortune) to serve as lesson to
ibret olmak Verb
(soldier) to be discarded as unfit for duty
çürüğe çıkmak Verb
act as a father to
babalık etmek Verb
act as an interpreter to a meeting
bir toplantıda tercümanlık yapmak Verb
act as father to sb
birine babalık etmek Verb
acting as a companion to
refakat
as 2017 draws to a close
2017'nin sonuna yaklaştığımız bugünlerde, 2017 yılının sona ermek üzere olduğu bugünlerde Adverb
as a countermeasure to
karşı
as a favour to sb
hatır için
as answer to
cevaben
as hard nut to crack
çatallı iş
as hard nut to crack
çetin ceviz
as hard nut to crack
idaresi güç kimse
as hard nut to crack
güç iş
as he was about to leave
tam gitmek üzereyken
as opposed to
-e rağmen/karşın/mukabil, tersine, aksine, … halde, halbuki.
Ali likes football, as opposed to Veli,
who hates it: Ali futbolu sever, halbuki Veli nefret eder.
Adposition
as opposed to
karşıt/aksine olarak, -in tersine.
country life as opposed to city life: şehir hayatına karşıt olarak köy hayatı.
as part of its efforts to ...
... çalışmaları kapsamında Adverb
be able to make someone do as one wants
birinin nazıni çekmek Verb
be called as witness to the court
tanıklık etmeye çağrılmak Verb
be ineligible to serve as security
güvence olarak kabul olunmamak Verb
capacity to act as trustee
kayyum sıfatıyla hareket etme yetkisi
capacity to act as trustee
yediemin sıfatıyla hareket etme yetkisi
cause to be regarded as sacred
kutsallaştırmak Verb
do something as a caution to others
bir şeyi başkalarına örnek olsun diye yapmak Verb
eligibility to serve as collateral
(US) menkul değer veya emtia rehni karşılığı krediye ehil olabilme
hereinafter referred to as "..."
işbu Sözleşmede "..." olarak anılacaktır Law
incompetence incompetency to act as a witness
tanıklık yapma ehliyeti olmama
join as party to an action
bir davaya taraf olarak katılmak Verb
keep as near as possible to the prices quoted
teklif edilen fiyatlara mümkün olduğu kadar bağlı kalmak Verb
licence license to practise as doctor
doktorluk yapma ruhsatı
licence to practice as doctor
doktorluk yapma ruhsatı
loaf of bread issued to a soldier as part of his ration
tayın
look up to someone as a leader
birine lider gibi güvenmek Verb
make up something and try to pass it off as the truth
kafadan atmak Verb
manipulate the dice so that they fall as one wants them to
zar tutmak Verb
motorized as opposed to mechanized
motorize
point to someone as the culprit
birini suçlu olarak göstermek Verb
Provision of services to the community as a whole (NACE code: O84.2)
Bir bütün olarak topluma hizmetlerin sağlanması (NACE kodu: 84.2) Noun, Trades-Professions
refer to a document as proof
kanıt olarak belgeye atıfta bulunmak Verb
refer to a document as proof
delil olarak bir evraka göndermede bulunmak Verb
refer to as arbitrator
hakeme havale etmek Verb
renounce to act as executor of an heir
bir mirasçının vasiyeti tenfiz memurluğundan vazgeçmek Verb
so as not to
bir şeyi yapmamak için
suitable to be used as a gift
hediyelik
to act as
icra etmek, icraatta bulunmak.
to act as a chairman: başkanlık yapmak, başkan olarak icraatta bulunmak.
to be as good as
geri kalmamak Verb
to be busy as a beaver
çok/devamlı çalışmak.
to be treated as the poor relation
üvey evlat muamelesi görmek.
My department has always been treated as the poor relation of the company. Verb, Idioms
to carry as liabilities
pasife geçenler
to get as high as $ 10 , 000
10
to have as income
geliri olarak
to hold stock as security
elinde teminat olarak hisse senedi tutmak Verb
to look as if one had just stepped out of a bandbox
iki dirhem bir çekirdek olmak.
to qualify as probationer for a past
bir mevkiye atanmaya layık görülen aday
to serve as guidance
yol göstermesi için
to serves as collateral
teminat olarak
to work as a beaver
çok/devamlı çalışmak.
value to stand as a specific guarantee
bedeli teminat içindir
woman acting as a mother to a child
analık
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

in such a way as to ...
... olacak şekilde Adverb
Turkish-English phrases from Zargan's own database