care

  1. Noun endişe, merak, gaile, kaygı, tasa.
    free from care: endişesiz, tasasız, gailesiz.
    full of care:
    endişeli, kaygılı, endişeye vb. gömülmüş.
    care had aged him: Endişe ve gaile onu ihtiyarlattı.
  2. Noun endişe/üzüntü/kaygı sebebi/kaynağı.
    I have not a care in the world: Dünya umurumda değil/hiçbir
    endişem/üzüntüm yok.
    Her child is her major care: Çocuğu onun üzüntü kaynağıdır.
  3. Noun dikkat, ihtimam, ilgi, bakım, tedavi, sorumluluk.
    with the greatest care: azamî dikkat ve ihtimamla.

    (handle) with care: (eşya üzerinde) dikkat, kırılacak eşya.
    He devotes great care to his work. He's under the care of a doctor.
    cares of states: devletin sorumlulukları.
    want of care: ihmal, bakımsızlık.
  4. Noun koruma, himaye, muhafaza, aracılık, tavassut.
    in care of = c/o: eliyle, vasıtasıyla, aracılığı
    ile.
    Address my mail incare of the American embassy.
  5. Noun üzüntü, sıkıntı, keder.
    care killed the cat: Kendini fazla üzme/üzüntü adamı öldürür.
  6. Intransitive Verb merak/endişe/keder etmek, kaygılanmak, düşünmek, kurmak.
    That's all he cares about: Bütün düşündüğü/önem
    verdiği bu (Aklı fikri hep bunda).
    Money is all he cares about: Aklı fikri parada (Paradan başka düşündüğü yok).
    to care deeply about something: bir şey hakkında büyük kaygı/endişe duymak.
    to care deeply about someone: birisine derin sevgi ile bağlı olmak.
  7. Intransitive Verb ilgilenmek, ilgi/ihtimam göstermek, bakmak, alâkadar olmak, görev edinmek, üstüne almak, önem vermek.

    Will you care for children while I am out? Ben yokken çocuklara bakar mısın?
    for all I care: bana kalırsa/sorarsan.
    He really cares (about this): (Buna) çok önem veriyor.
    I don't much care for it: O beni pek ilgilendirmiyor.
    well-cared: iyi bakılan/ihtimam gören.
  8. Intransitive Verb hoşlanmak, özel bir ilgi duymak, beğenmek, meyli olmak, sarmak.
    I don't care for her: Ondan hoşlanmıyorum.

    I didn't care for that novel: O roman beni sarmadı.
  9. Intransitive Verb istemek, arzu etmek (bunu izleyen fiil çoğunlukla mastar şeklindedir).
    Would you care to dance?
    (Benimle) dansetmek ister misiniz?
    I don't care to be seen in his company: Onun yanında görülmek istemem.
    If you care to … : … arzu ederseniz.
  10. Intransitive Verb (olumsuz ve sorulu tümcelerde) umursamak, aldırmak, aldırış etmek, metelik vermek.
    care for nothing:
    hiçbir şeye aldırmamak/ilgi duymamak/metelik vermemek.
    I couldn't care less! Umurumda değil! Bana vız gelir!
    I couldn't care less what people say: Elâlem ne derse desin, aldırmam/umurumda değil.
    Who cares! Kimin umurunda! Aldıran/metelik veren kim!
    care a damn = give a damn: zerre kadar önem vermek (çoğunlukla olumsuz şekli kullanılır):
    I don't care a damn! Zerre kadar önem vermem.
    I don't care! = As if I cared: (a) Bence aynı şey/Bana göre hava hoş! (b) Bana ne? Umurumda değil!
    Who is caring for him? Ona metelik veren kim?
    What do I care! Bana ne!
    I don't care what he says: Ne söylerse söylesin (aldırmam).
    I don't care two hoots/a brass farthing: (Bana) vız gelir tırıs gider.
    Not that I care: Önem verdiğimden değil/Bana vızgelir /bana göre hava hoş.
huzurevi Noun, Geriatrics
bakımevi Noun, Geriatrics
bakım yurdu Noun, Geriatrics
yaşlı bakım merkezi Noun, Geriatrics
bir şeyi birinin bakımına emanet etmek Verb
sağlık sistemi Noun, Medicine
yoğun bakım ünitesi Noun, Medicine
yoğun bakım uzmanı Noun, Medicine
Diğer yatılı bakım faaliyetleri (NACE kodu: 87.9) Noun, Trades-Professions
Diğer yatılı bakım faaliyetleri (NACE kodu: 87.90) Noun, Trades-Professions
Sağlık, eğitim, kültürel hizmetler ve diğer sosyal hizmetleri sağlayan kuruluşların faaliyetlerinin düzenlenmesi
(Sosyal güvenlik hariç) (NACE kodu: 84.12)
Noun, Trades-Professions
Yatılı bakım faaliyetleri (NACE kodu: 87) Noun, Trades-Professions
Zihinsel engellilik, ruh sağlığı ve madde bağımlılığına yönelik yatılı bakım faaliyetleri (NACE kodu: 87.2) Noun, Trades-Professions
Zihinsel engellilik, ruh sağlığı ve madde bağımlılığına yönelik yatılı bakım faaliyetleri (NACE kodu: 87.20) Noun, Trades-Professions
Yaşlılara ve bedensel engellilere yönelik yatılı bakım faaliyetleri (NACE kodu: 87.3) Noun, Trades-Professions
Yaşlılara ve bedensel engellilere yönelik yatılı bakım faaliyetleri (NACE kodu: 87.30) Noun, Trades-Professions
Hemşireli yatılı bakım faaliyetleri (NACE kodu: 87.1) Noun, Trades-Professions
Hemşireli yatılı bakım faaliyetleri (NACE kodu: 87.10) Noun, Trades-Professions
çocuklarını birinin bakımına bırakmak Verb
parasını dikkatle sarfetmek Verb
parasını dikkatle sarf etmek Verb
başınin çaresine bakmak Verb
orta derecede dikkatli bir kimsenin sarf edeceği ihtimam
normal dikkat ve ihtimam
tehlike ve durumun gerektirdiği oranda ihtimam
gözetim
bakım
ayakta tedavi Noun, Medicine
bebek bakımı Noun, Medicine
endişeden uzak olmak Verb
vesayet altına alınmak Verb
vücut bakımı Noun, Medicine
çocuk bakımı Noun, Medicine
loğusa bakımı
klinik bakım Noun, Medicine
genel özen gösterme görevi
belediye bakım işleri Noun
kapsamlı bakım Noun, Medicine
sürekli bakım Noun, Medicine
çok ağır hastaların bakımıyla ilgilenen tıp dalı
nezaret altında
gözetme
müşteri hizmetleri Noun, Management
derin kaygı çizgileri Noun
derin kaygı çizgileri Noun
bakım derecesi
diş bakımı Noun, Medicine
delişmen
başıboş
pervasız
davranışları çılgınca
gereken ihtimam gösterilerek
gereken ihtimam
gerekli dikkat Noun, Law
özen borcu Noun, Law
kulak bakımı Noun, Medicine
(kumaş , giysi) bakımı kolay
titizlik göstermek Verb
uzatılmış bakım: hastahaneden çıktıktan sonra özel bakımevinde hastabakıcı nezaretinde bakım.
yüz bakımı Noun, Medicine
aile bakımı
tamamlayıcı tedavi
ayak bakımı Noun, Medicine
bakıma vermek Verb
yakın ilgi Noun
saç bakımı Noun, Medicine
el bakımı Noun, Medicine
dikkat etmek, dikkatli/uyanık bulunmak, gözünü açmak.
Take care that you don't fall on the ice. Take
care not to catch cold (that you don't catch cold).
sağlık bakımı
ev bakımı
evde bakım Noun
çok az ömrü kalmış hastalara verilen bakım hizmeti Noun, Medicine
hastane bakımı
umurumda değil
velayet altında
himayesinde
artan bakım ve itina
artan ihtimam
yoğun bakım Noun, Medicine
yoğun bakım Noun, Medicine
bakımsızlık
bakımsızlık
ana babanın bakımından yoksun olmak Verb
ana bakımı
lohusa bakımı
bakım derecesi
tıbbi bakım
tırnak bakımı Noun, Medicine
gerekli özen Noun, Law
ihtimama muhtaç
ihmalkârlık yüzünden birinin kaçmasına neden olma
aldırış etmemek Verb
istifinıbozmamak
hemşire bakımı
dikkatle bakmak Verb
dikkat göstermek Verb
genelde bir kimsenin kendi işlerinde sarf edeceği dikkat ve ihtimam
ayakta tedavi Noun, Medicine
ana-baba bakımı
hasta bakımı Noun, Medicine
kişisel bakım Noun, Medicine
birinci basamak sağlık hizmeti Noun, Medicine
iyi bakım
tıbbi bakıma muhtaç olmak Verb
kısa süreli bakım Noun, Medicine
geçici bakım Noun, Medicine
sağlık önlemleri Noun
ikinci basamak sağlık hizmeti Noun, Medicine
bakımsız durumda olmak Verb
cilt bakımı Noun, Medicine
eksik ihtimam
özel bakım
dikkat etmek, dikkatli/uyanık bulunmak, gözünü açmak.
Take care that you don't fall on the ice. Take
care not to catch cold (that you don't catch cold).
dikkat etmek, ihtiyatlı davranmak.
aşırı zahmete girmek Verb
şefkatli bakım
üçüncü basamak sağlık hizmeti Noun, Medicine
bu hayvan bakım ister
endişeyi gidermek için
itina göstermek Verb
azami titizlik ve dikkat
büyük itina
bakımsızlık
normal bakım görmeyiş
silah sökme Noun, Military
büyük bir itinayla Adverb
büyük bir dikkatle Adverb
büyük bir özenle Adverb
birini umursamak Verb
birine önem vermek Verb
birşeye önem vermek Verb
birşeyi umursamak Verb
dikkat ve özen Noun
velayet kararı
vesayet kararı
sevmek Verb
kayırmak Verb
hoşlanmak Verb
bakmak Verb
beğenmek Verb
meşgul olmak Verb
ihtimam göstermek Verb
birine bakmak Verb
birinin bakımını yapmak Verb
(giysilerde) bakım talimatını içeren etiket
bir şeyle hiç ilgilenmemek Verb
nefret etmek.
I don't love you and I care nothing for your money and your title: Seni sevmiyorum,
parandan da, unvanından da nefret ediyorum.
eliyle vasıtasıyla, dikkatine.
otomobilin bakımı
çocuk bakımı
kamu parasının yönetimi
menkul değerlerin yönetimi
hasta bakımı
pek endişe etmemek Verb
bakılmak Verb
soğumak Verb
bakım ve dikkat gerektirmek Verb
(genellikle olumsuz tümcelerde) ilgilenmek, ilgi/alâka göstermek, alâkadar olmak, umursamak, umurunda
olmak, aldırış etmek.
He doesn't give a hang about anybody: Kimseye metelik vermez/aldırış etmez.
I don't care a hang: Bana vız gelir/umurumda değil!
eliyle
yoğun bakım yatağı Noun, Medicine
yoğun bakım hastası Noun, Medicine
yoğun bakım doktoru Noun, Medicine
yoğun bakım ünitesi Noun, Medicine
birinden hoşlanmamak Verb
birinden hazzetmemek Verb
sallamamak
hiç aldırmamak
kişisel bakım ürünleri Noun
aile hekimliği Noun, Employment
sağlık ocağı Noun, Public Health
makul dikkat ve titizlik
makul dikkat ve bakım
makul dikkat ve beceri
boş vermek Verb
aldırmamak Verb
(a) dikkat/ihtimam/ilgi göstermek, mukayyet olmak.
to take care of an invalid. You should take more
care of youself.
take good care of something: bir şeye büyük dikkat/ihtimam göstermek. (b) icabına/çaresine bakmak, gerekeni yapmak.
I'll take care of paying the bill.
That matter will take care of itself: O iş kendi kendine düzelir (İşi oluruna/kendi haline bırak).
(a) bakmak, göz kulak olmak, ihtimam göstermek, (b) rüşvet alarak halletmek, (c)
argo öldürmek, haklamak, hakkından gelmek.
çocuklara bakmak Verb
birine bakmak Verb
öldürmek Verb
rüşvet alarak halletmek Verb
birini himaye etmek Verb
baktırmak Verb
dikkat
Kendine iyi bak.
itina etmek Verb