certain

English-Turkish Translation

  1. Adjective muayyen
  2. Adjective kesin, kat'î.
    There is no certain cure for this illness.
  3. Adjective muhakkak, mutlak.
    He is certain to come/be there: O mutlaka gelir.
    She is certain to do well:
    Muhakkak iyi yapar.
    This much is certain that: Şurası muhakkak ki …
    It is almost certain that the government will loose the next election.
  4. Adjective kaçınılmaz, önüne geçilemez, vukuu önlenemez.
    They realized then that war was certain.
  5. Adjective kuşkusuz, şüphesiz, emin, şüphe/münakaşa götürmez.
    It is certain that we shall succeed: Kuşkusuz başaracağız.
  6. Adjective belirli, muayyen, kararlaştırılmış, mukarrer.
    There is a certain way of doing it. He used to visit us on a certain day.
  7. Adjective bir, herhangi/lâalettayin bir, bazı.
    a certain person: (lâalettayin) bir kimse.
    certain people:
    bazı kimseler.
    in certain countries: bazı ülkelerde.
    on a certain spring day: bir bahar günü.
    a certain Mr. Brown: Mr. Brown adında biri.
    There are certain things that … : Bazı şeyler vardır ki …
    to a certain extent: bir dereceye kadar.
  8. Adjective güvenilir, emin, itimat edilebilir, itimada şayan.
    a certain remedy for that disease: o hastalık
    için güvenilir bir ilâç.
    He is certain of success: Başaracağından emin/başaracağına güveniyor.
    to be certain of something: bir şeyden emin olmak, kesinlikle itimat etmek.
    Are you certain: Emin misiniz?
  9. Adjective biraz, azıcık, bir parça, bir miktar.
    a certain reluctance.
    He made a certain profit from his
    business: İşinden biraz kâr sağladı.
    a certain improvement.
    of a certain age: orta yaşlı, yaşlıca.
    a lady of a certain age: yaşlıca bir hanım.
  10. Adjective âşina, alışkın, meleke sahibi, iyi bilen, yatkın.
    His ear for music was certain.
  11. Adjective sabit, değişmez, metin, muhkem, sağlam.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

concentrate (one's thoughts on a certain subject
teksif etmek Verb
a certain
adı gerekli değil
annuity certain
kesin ödenek: koşullar ne olursa olsun belirli bir süre ödenen ücret/tahsisat.
for certain
kesin(likle), kuşkusuz, şüphesiz, kesin olarak, kat'iyetle, muhakkak, mutlaka.
to know something for
certain: bir şeyi kesin olarak bilmek.
He will come for certain: Mutlaka gelir.
he'll do it for certain
elbet elbette yapacak
I don't know for certain
kesin olarak bilmiyorum
know something for certain
bir şeyi kesin olarak bilmek Verb
make certain
garantilemek Verb
that's for certain
mutlaka
certain ...s
birtakım ...ler Noun
certain ...s
bazı ...ler Noun
certain conditions
bazı şartlar Noun
certain conditions
belli başlı şartlar Noun
certain contract
vukuu mukadder bir şarta bağlı akit
certain contract
vukuu şüpheli bir hadiseye bağlı bulunmayan akit
certain contract
ifa şartı kesin olup
certain contract
kati sözleşme
certain exchange rate
döviz işlerinde ileri bir tarihte geçerli olan döviz paritesini yerli para cinsinden önceden belirleme
certain or safe
sağlam kazığa bağlamak Verb
certain percentage
kesin kazanç
certain persons
biri birisileri Noun
certain price
ortalama piyasa fiyatı
certain time
belirlenmiş vakit
certain time
belirlenmiş vakti
certain to come
geleceği kesin
certain to sell
satacağı kesin
certain to sell article
satan mal
(for sth) to have gone on (in certain way) for a long time
süregelmek Verb
(sth) to take a certain amount of time
sürmek Verb
a certain (person
falan
a certain mr peter
Peter adında biri
a certain number of
birtakım
a certain success
kazanacağı kesin
a definite and certain amount
belli bir miktar meblağ
acquire a certain color
renk almak Verb
advising (a certain course of action
tavsiye
agree to a plan with certain reservations
bir planı bazı şartlarla kabul etmek Verb
agree to meet (at a certain place at a certain time
sözleşmek Verb
agree upon certain conditions
bazı şartlar altında kabul etmek Verb
agree upon certain conditions
bazı şartlarla anlaşmak Verb
agree upon certain conditions
bazı koşullar çerçevesinde kabul etmek Verb
agree upon certain conditions
bazı şartlar tahtında (koşullar çerçevesinde) kabul etmek Verb
approach a certain standard
belli bir standardı tutturmak Verb
arrange or file things in a certain way
sıralamak Verb
art produced according to certain guidelines
güdümlü sanat
at a certain point in time
belli bir anda Adverb
be arranged or filed in a certain way
sıralanmak Verb
be certain to go
gitmek mezlik etme
be short of certain c
bazı hurufat bulunmamak Verb
born (in a certain year
tevellütlü
confine sb's authority within certain limitations
birinin yetkisini belli sınırlar içine almak Verb
confine sb's authority within certain limitations
birinin yetkisini belirli sınırlar içine almak Verb
confine sb's authority within certain limits
birinin yetkisini belli sınırlarla tahdit etmek Verb
cut or chopped up (in a certain way
kıyımlı
definite and certain amount
belli bir miktar meblağ
do or diddle someone out of a certain amount of money
takmak Verb
dressed in a certain way
kıyafetli
fall (on a certain day
düşmek Verb
follow a certain political line
politika gütmek Verb
give or take (a certain amount)
(belirli bir miktar) farkla/daha az veya daha çok, aşağı yukarı.
It will take an hour, give or take
a few minutes: Aşağı yukarı (birkaç dakika farkla) bir saat sürer.
The distance is 2 kilometers, give or take a few meters.
grant certain facilities
bazı olanaklar sağlamak Verb
have a certain value
belli bir değeri olmak Verb
have someone arrange or file things in a certain way
sıralatmak Verb
having (a certain kind of) wife
karılı
having a certain appearance or way of dressing
kılıklı
having a certain disposition
huylu
head a letter with certain words
bir mektuba bazı sözlerle başlamak Verb
in certain respects
bazı açılardan Adverb
in certain respects
bazı bakımlardan Adverb
in certain respects
bazı yönlerden Adverb
lack a certain kick
pek ilginç yanı olmamak Verb
let a matter reach (a certain point
vardırmak Verb
maintain something at a certain level
tutmak Verb
make certain of something
(bir şeyi) kesinleştirmek, temin etmek, teminat altına almak, garanti etmek, hakkından emin olmak, araştırmak.
make certain of sth
bir şeyi tahkik etmek Verb
make certain of sth
bir şeyden emin olmak Verb
not to allow credit beyond a certain figure
belli bir meblağın üzerinde kredi vermemek Verb
of (a certain number of) carats
kıratlık
of a certain age
yaşlıca
of a certain length
metrajlı
of a certain quality
nitelikli
pass in certain circles
bazı yerlerde geçer olmak Verb
perform certain conditions
bazı şartları yerine getirmek Verb
person who sympathizes with the views of a certain group
sempatizan
possess certain rights
bazı haklara sahip olmak Verb
preserve certain traditions
bazı gelenekleri korumak Verb
proceed on certain lobs
bazı yollardan gitmek Verb
proper to certain regions
belirli bölgelere özgü
pursue a certain policy
bir politika izlemek Verb
pursue a certain political policy
politika gütmek Verb
put a certain polish on sb
birini biraz eğitmek Verb
reach a certain stage
belli bir aşamaya varmak Verb
reduce to a certain level
bir düzeye indirmek Verb
regard someone as being in a certain category
sıra sına koymak Verb
run along certain lines
merkezde olmak Verb
rush into a certain death
sonu ölümle biteceği bir şeye atılmak Verb
rush into a certain death
sonu ölümle bitecek bir şeye atılmak Verb
sb who has a certain kind of voice
sesli
settle certain conditions
bazı koşullar üzerinde anlaşmak Verb
sth which lasts a certain amount of time
ömürlü
sth which lasts for a certain amount of time
süreli
subject to or dependent on certain conditions
şartlı
succeed in getting a certain grade or score
tutturmak Verb
sum certain in money
belli miktar bir para
take a certain attitude
belli bir tavır takınmak Verb
talk at length in a certain way
veriştirmek Verb
there is a certain affinity between them
aralarında bir hısımlık var
to a certain degree
bir dereceye kadar
to a certain extent
bir dereceye kadar
to a certain extent
belli bir derecede
to a certain extent
belli bir derecede , bir dereye kadar
under certain circumstances
bazı şartlar altında
up to a certain extent
bir dereceye kadar
wear a certain size
boy giymek Verb
with certain exceptions
bazı istisnalarla
with certain qualifications
bir kaç kaydı ihtirazi ile
within certain limits
belli sınırlar dahilinde Adverb
Convention on Offences and Certain Other Acts Committed on Board Aircraft
Uçaklarda İşlenen Suçlar ve Diğer Eylemlerle ilgili Sözleşme Proper Name, International Law
Law Amending the Turkish Armed Forces Personnel Law and Certain Other Laws
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Proper Name, Law
Law for Exempting Certain Associations and Institutions from Certain Taxes and All Duties and Charges
Bazı Dernek ve Kurumların Bazı Vergilerden, Bütün Harç ve Resimlerden Muaf Tutulmasına İlişkin Kanun Proper Name, Law
Law on Paying Ration Money to Certain Civil Servants
Bazı Kamu Personeline Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında Kanun Proper Name, Law
Law on Provisions Applicable to Certain Perpetrators
Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun Proper Name, Law
Law on the Transfer of Certain Persons from Eastern Regions to Western Provinces
Bazı Eşhasın Şark Menatıkından Garp Vilayetlerine Nakillerine Dair Kanun Proper Name, Law
English-Turkish phrases from Zargan's own database