content

English-Turkish Translation

  1. Noun, Advertising içerik
  2. Noun
    contents: (a) içerik, muhteva, içindekiler, içinde bulunanlar.
    the contents of a box. (b)
    bulduru, fihrist, (kitabın) içindekiler, münderecat.
  3. Noun konu, mevzu, söz/yazı vb. ile açıklanacak nesne.
    He sat about changing the content of the newspaper column.
  4. Noun öz, anlam, manâ, medlûl.
    The content of a poem.
  5. Noun, Logic töz, cevher, esas: bir kavramın kapsadığı nitelikler, öznede değil kendinde var olan şey.
  6. Noun oylum, hacim.
    The bowl's content is 4 liters.
  7. Noun nicelik, (bir şeyin içinde bulunan) miktar.
    the silver content of a ton of ore: bir ton cevherde bulunan gümüş miktarı.
  8. Noun (bkz: contentment ).
  9. memnun, hoşnut.
    He seems content just to sit in front of the TV all night.
    be content with
    … : … ile yetinmek/iktifa etmek.
  10. razı.
  11. istekli.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

contents
münderecat (outdated) Noun
indulge oneself to one's heart's content
bir şeyi canının istediği kadar yapmak Verb
to one's heart's content
doya doya, canının istediği kadar.
to one's heart's content
doyasıya, doya doya, kana kana, canının istediği kadar.
calorie content
kalori içeriği
dust content
toz içeriği
editorial content
editoryal içerik Noun, Media-Publishing
editorial content
reklam amaçlı olmayan içerik Noun, Media-Publishing
export content
ihracat kotası Noun
gold content
altın ayarı
have a labo u r content
bir şeyde işçilik payı az olmak Verb
have a small labor content
bir şeyde işçilik payı az olmak Verb
have a small labour content
bir şeyde işçilik payı az olmak Verb
heat content
yığıntı. Noun
in terms of content
esas bakımından Adverb, Law
job content
iş içeriği
job content
(US) işin içeriği
latent content
gizil içerik.
learning content
öğrenme içeriği (Kaynak: CEDEFOP) Noun, Education-Training
mobile content
mobil içerik Noun, Advertising
non content
(Br) İngiltere Lordlar Kamarası'nda olumsuz oyları sesleniş biçimi
not content
(Lordlar Kamarası , Br) aleyhte
permissible lead content
müsaade edilen kurşun içeriği
raw material content
hammadde içeriği
raw material content
ham madde içeriği
user-generated content
kullanıcı katkılı içerik Noun, Software
content filtering
içerik filtreleme Noun
content network
içerik ağı Noun, Advertising
content of a letter
bir mektubun içeriği
content of a room
bir odanın içindekiler
content oneself
gönül avutmak Verb
content provider
içerik sağlayıcı Noun, Advertising
content received
içerdekiler teslim alınmıştır
content unknown
içerik bilinmemektedir
content with
memnun/hoşnut/tatmin etmek/olmak.
content oneself with … : … ile yetinmek/iktifa etmek.
He
contented himself with a slice of bread and cheese even though he was very hungry.
content yourself with something
birşeyden memnun olmak Verb
content yourself with something
birşeyle yetinmek Verb
be content with
iktifa etmek Verb
be content with
fit olmak Verb
being content with what one has
tokgözlülük
being content with what one has
kanaatkârlık
gauge the content of a barrel
bir fıçının içindekilerini tahmin etmek Verb
petrol content gauge
benzin göstergesi
website content writer
web sitesi içerik yazarı Noun, Employment
Communiqué on the Form and Content of Associations' Membership Registers
Dernekler Tarafından Tutulan Üye Kayıt Defterinde Bulunması Gereken Bilgiler ile Bu Defterin Şekli Hakkında Tebliğ Proper Name, Law
English-Turkish phrases from Zargan's own database