dream

  1. düş, rüya.
    I had a strange dream last night: Dün gece garip bir rüya gördüm.
  2. düş görme, düşte/rüyada görülen şey.
    to have beautiful/bad dreams: güzel/korkunç rüyalar görmek.
  3. hayal, kuruntu.
    Half the time she goes around in a dream: Çoğu zaman hayal peşinde koşar.
  4. hülya.
    He had a dream of being a great scientist.
  5. emel, gaye, amaç, hedef.
    All my dreams came true: Bütün emellerim gerçekleşti.
    My fondest dream
    was to see her again: En büyük emelim onu tekrar görmekti.
  6. boş hayal, erişilemeyecek tasavvur.
    beyond one's wildest dreams: tasavvur edilemeyecek kadar,
    umulanın çok üstünde.
    He became rich beyond his wildest dreams.
  7. çok güzel/cazip şey/kimse.
    Isn't she a dream?
  8. rüya gibi, hayalî, hayalde yaşatılan, ideal, emel/gaye edinilen, erişmek istenilen.
    It was a dream
    house that he knew she would love.
  9. Verb düş/rüya görmek, düşünde/rüyasında görmek.
    Last night I dreamed İstanbul.
    What did you dream
    about last night? Dün gece rüyanda ne gördün?
  10. Verb tahayyül etmek, hayallere dalmak, hayal etmek/kurmak.
    You must have been dreaming = You must have
    dreamt it: O senin kuruntun/Sen hayal görmüşsün.
  11. Verb
    dream of: aklından/hayalinden geçirmek, düşünmek, tasavvur etmek.
    I wouldn't dream of doing
    that: Onu asla yapamam/yapmak aklımdan bile geçmez.
    I would never dream of leaving you alone: Seni asla yalnız bırakmam.
    Little did I dream that … : Asla şüphem yoktu ki …
dalga geçmek, vaktini hayal kurarak geçirmek.
to dream away the afternoon.
Amerikan Rüyası Noun, Sociology
rüya görmek Verb
çok güzel, fevkalâde, kolay, kusursuz, dört başı mamur.
boş emel/hulya, olmayacak hayal.
Her plans for a movie career had all been a pipe dream. Noun
düş azması, ihtilâm, rüyada şeytan atlatması.
hayallerle vakit öldürmek Verb
rüya tabiri
(ekseriya küçültücü anlamda) hayalinde yaratmak, uydurmak, icat etmek, tasarlamak, zihnen planlamak.
hayal âlemi. Noun