izninin her dakikasının zevkine varmak
Verb
her saat başı teftişe çıkmak
Verb
rüzgâra göre hareket etmek
Verb
istisnasız hepsi.
Go to bed, every one of you! Hepiniz yatağa (marş marş)!
her bakımdan, tamamıyla.
every bit as good as: tıpkı … kadar iyi.
This is every bit as good as she says it is.
He is every bit as clever as his brother: Tıpkı kardeşi gibi zekidir.
He is every bit as much of a liar as his brother: Yalancılıkta kardeşinden geri kalmaz.
Kaderin önüne geçilmez.
Adjective
(Ne kadar kötü olursa olsun) her işte bir hayır vardır.
Her işte bir hayır vardır.
talih bir gün herkese güler/herkesin bir şans günü vardır.
her bakımdan, tamamıyla, tam, tepeden tırnağa, baştanbaşa, karış karış.
He knows every inch of the neighborhood: Buraları karış karış (avucunun içi gibi) bilir).
every inch a soldier: iliklerine kadar asker.
She is every inch a lady: Tam/mükemmel bir hanımefendidir.
(istisnasız) hepsi/tümü/bütünü.
Pick up every last bit of paper from the floor.
herkes kendi başının çare sine baksın
herkes, istisnasız her fert.
(istisnasız) herkes, her fert, her erkek.
arasıra, arada bir, zaman zaman.
arasıra, arada bir, zaman zaman.
arasıra, arada bir, zaman zaman.
her, her bir.
Every one of you will be personally responsible: Her biriniz şahsen sorumlu tutulacaksınız.
-aşırı, bir atlayarak, her ikinci.
every other day: gün aşırı, iki günde bir.
every other person:
her iki kişiden biri.
to write on every other line: satırları bir atlayarak yazmak.
… aşırı, her iki … de bir.
every other day: gün aşırı, iki günde bir.
her ambalaj üstünde okunaklı etiket bulunacaktır
ilgili tüm haklar
Noun, Law
arasıra, arada bir, zaman zaman.
arasıra, zaman zaman, vakit vakit.
her/ne zaman … hep.
John wins every time we play: Ne zaman oynasak hep John kazanır.
beni her durduruşunda sayımı şaşırtıyorsun
rastgele, gelişigüzel, lâalettayin, düzensiz, her yön(d)e, her taraf(t)a, darmadağın.
He packed his suitcase every which way. When the police arrived, the crowd started running every which way. Toys scattered about every which way.
altı ayda bir borca faiz yüklemek
Verb
bir kimseye her türlü olanağı sağlamak
Verb
her gün kullanılan mallar
sürekli olarak, her an, daima, mütemadiyen, aralıksız.
At every moment I am reminded of the great difficulties we have still to face.
her defasında, her anda/yerde, istisnasız.
her türlü beklenmedik zor duruma hazırlıklı olmak
Verb
her noktada haklı olmak
Verb
her nokta da haklı olmak
Verb
her bakımdan standart da uygun olmak
Verb
her bakımdan standarda uygun olmak
Verb
her tarafından yoksulluk akmak
Verb
cinayet dışında her suçu işlemek
Verb
her saldırıya karşı koymak
Verb
her iklimde büyüyüp gelişebilmek
her karış toprak için mücadele vermek
Verb
başkasının her sözünü tekrar etmek
Verb
bir emri eksiksiz yerine getirmek
Verb
her şartı yerine getirmek
Verb
birini soyup soğana çevirmek
Verb
her maaş günü körkütük sarhoş olmak
Verb
bir konuya gereken titizliği göstermek
Verb
üç yılda bir izne çıkmak
Verb
...'e inancı tam olmak
Verb
birine her bakımdan güvenmek
Verb
...mek en doğal hakkı olmak
Verb
O ne kurnazdır/ne hinoğlu hindir!
her halde, her halü kârda, mutlaka.
civarı avucunun içi gibi tanımak
Verb
elinden gelen tüm çabayı göstermek
Verb
tiyatro salonunun her köşesinden duyulmak
Verb
her zaman rastlanır olmamak
Verb
her bakımdan, her halükârda.
her tarafta(n), her yerde(n).
her vitrin önünde durmak
Verb
her ay eve para havale etmek
Verb
her çareye başvurmak
Verb
(otobüs) saat başı işlemek
Verb
her saat başı işlemek
Verb
son derece gayret göstermek, bütün gücünü harcamak.
bir sorunu her bakımdan incelemek
Verb
çok tutumlu davranmak, her kuruşun kıymetini bilmek.
her türlü banka muamelesi yapmak
Verb
her çareye başvurmak
Verb
hile dolap ne varsa başvurmak
Verb
her sabah iki saat antreman
aklına gelebilen her fikri ileri sürmek
Verb
bir şeyi yapmak için bütün olanakları kullanmak
Verb
her önleme başvurmak
Verb
şikâyet inde tamamen haklısın