bütün gücünü bir şeye harcamak
Verb
namusunu beş paralık etmek
Verb
parasını har vurup harman savurmak
Verb
parasını saçıp savurmak
Verb
parasını pencereden savurmak
Verb
birisinin geçmiş kusurlarını yüzüne vurmak, kirli çamaşırlarını ortaya sermek.
hiddetle yumruk sallamak.
korkudan eli ayağı titremek, dehşete kapılmak.
bir işten birdenbire çıkmak
Verb
gençlik çılgınlıkları yapmak
Verb
hora, hareketli bir İskoç dansı.
kıvrak bir İskoç dansı.
Noun
her türlü kısıtlamayı bir tarafa bırakmak
Verb
dışarı at(ıl)mak/fırla(t)mak.
düşmanı geri püskürtmek
Verb
tedbiri elden bırakmak
Verb
(a) dağıtmak, yaymak, (b) terkedip gitmek, kurtulmak, izini kaybettirmek.
to fling off the chains of marriage: evlilik bağlarından kurtulmak. (c) defetmek.
hoşçakal demeden çekip gitmek
Verb
deli gibi oraya buraya atılmak
Verb
(bir işe) şevkle sarılmak.
fling oneself into a job.
bütün gücüyle kendini bir tasarının gerçekleştirilmesine adamak
Verb
şiddetle kapıyı açmak
Verb
(a) (küfür) savurmak, sövüp saymak.
He flung out in a rage against the whole human race. (b) (a)
çifte vurmak, (c) dışarı atmak, kapı dışarı etmek.
birine birdenbire küfretmek
Verb
odadan dışarı fırlamak
Verb
saçıp savurmak, dağıtmak, atmak.
havaya fırlatmak, başından atmak.
fling up a job
k.d. birdenbire işinden çıkmak/ayrılmak.
bir görevi birdenbire yüzüstü bırakmak
Verb
(a) bir şeyi şöyle bir denemek, yapmaya çalışmak, (b) alay/istihza etmek.
yeni bir işe girişmek
Verb