(zaman) geçmek bilmemek
Verb
(zaman) bir türlü geçmek bilmemek
Verb
ağır kara silahları
Noun, Military
ağır yük helikopteri
Noun, Military
gelirinin büyük kısmını yemek
Verb
gelir inin büyük bir kısmını yemek
Verb
birinin mesleğine ket vurmak gelirinin büyük bir kısmını almak
Verb
kasvet çökmek, canı sıkılmak.
I had nothing to do and time was hanging heavy on my hands.
(menkul değerler) aşırı değerli
(ekonomi) aşırı kapitalize
ağır top, uzun menzilli top: 155 mm ve daha büyük çaplı top. light artillery, medium artillery
Noun
menkul kıymetler piyasasında nispeten daha yüksek fiyatlı hisse senetleri
Noun
boks torbası
Noun, Boxing
alkol içeriği yüksek olan bira
ağır bombardıman uçağı.
Noun
ağır kimya maddeleri
Noun
(tam yağlı) kaymak/krema.
Noun
ağır kruvazör: 200 mm'lik topla mücehhez zırhlı harp gemisi. light cruiser
Noun
birçok şeylerle uğraşan bayi
büyük çapta ödemeler
Noun
ayyaş, çok içki içen.
Noun
iş makinesi
Noun, Construction
(borsa) hisse fiyatlarında büyük düşüş
ağır çatışma
Noun, Military
ağır para cezası
Noun, Law
ağır vasıta
Noun, Transport
ağır hidrojen, döteryum.
Noun
ağır hapis cezası
Noun, Criminal Law
ağır sanayi hisse senetleri
Noun
borsada fiyatların düştüğü ve alıcıların ağır davrandığı durum
borsa da fiyatların düştüğü ve alıcıların ağır davrandığı durum
(borsa) borsada fiyatların düştüğü ve alıcıların ağır davrandığı durum
ağır metal
Noun, Environment-Ecology
sevişme, oynaşma, cinsel birleşme yapmadan aşk oyunu oynama.
Noun
oya katılma oranının yüksekliği
çok miktarda alışveriş yapma
(Br) demiryolu hisse senetleri
Noun
sıkı yaptırım
Noun, Politics-Intl. Relations
ağır yük kamyonu piyasası
bir ürünü ortalamanın üstünde miktarlarda satın alan müşteriler ya da tüketiciler
Noun
televizyonu sürekli izleyen kişi
ağır su, döteryum oksit: D2O. 25°C'de özgül ağırlığı: 1.1056 gr./cm3.
Noun
büyük handikapa karşı mücadele etmek
Verb
büyük masraflara mal olmak
Verb
ağır baskı altında kalmak
Verb
ağır sorumluluk yüklenmek
Verb
çok miktarda alışveriş yapma