Available on App Store
Get it on Google Play
TR
X
ç
ğ
ı
ö
ş
ü
incline
Cozy
English-Turkish
Terms/Phrases
English-Turkish Translation
eğ(il)mek, meylet(tir)mek.
to incline one's head (in greeting).
yat(ır)mak.
yetenek/istidat göstermek, istidadında olmak, yetenekli/müstait/müsait/mütemayil/taraftar olmak.
I
incline to (take) the opposite point of view. I incline to believe his innocence.
(belirli bir tarzda düşünmeye/hissetmeye) sevketmek, yanlısı/taraftarı olmak.
His letter inclines
me to believe that he doesn't want to come. I am inclined to think (= I have a feeling or idea) that he is opposed to the plan.
istek/arzu duy(ur)mak.
We can go for a walk if you feel so inclined
: İstersen gezmeye gidebiliriz.
His attitude did not incline me to help him
: Onun tutumu, bende kendisine yardım arzusu uyandırmadı.
sap(tır)mak, inhiraf et(tir)mek,
mec.
çalmak, kaçmak.
green inclining to blue
: maviye çalan/kaçan yeşil.
yokuş, bayır, çıkış, iniş, eğik/meyilli yüzey.
run down a steep incline.
(demiryolu) (a)
incline plane, inclined plane
ile ayni anlama gelir. eğimi takriben 45° olan kablolu
tren yolu, (b) normal lokomotifin çıkamayacağı kadar dik eğimli demiryolu kesimi.
eğim, meyil, diklik.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition
Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt
English Turkish Phrases
incline one's ear
kulak vermek, (can kulağı ile) dinlemek.
incline one's ear to sb
birine kulak vermek
Verb
haulage incline
rampa
incline lower
fiyatı düşmek
Verb
incline to one side
inhiraf etmek
Verb
incline to pity
acıma duygusu olma
lend or incline to oneside
ağdırmak
Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database
Please enable JavaScript to view the
comments powered by Disqus.