insight

  1. Noun firaset
  2. Noun vukufiyet
  3. Noun kavrayış, vukuf, anlayış, bir şeyin içyüzünü/esasını anlama/kavrama, künhüne vakıf olma.
    have an insight: DEVAMINI OKU
    çabuk kavramak, içyüzünü bilmek/görmek.
    He has an insight of computer science. GİZLE
  4. Noun feraset, nüfuzu nazar, bir şeyin içyüzünü/bir insanın huyunu çabuk kavrama yeteneği.
    a man of insight: DEVAMINI OKU
    anlayışlı/ferasetli/nüfuzu nazar sahibi kimse. GİZLE
anlayış kazanmak Verb
anlamak Verb
insan karakterini iyi bilme
bir şeye nüfuz etmek Verb
bir şeye değerli ışık tutmak Verb
(a) görünürde, göz önünde, gözle görünür.
Land is in sight: Kara görülüyor. (b) yakın.
peace DEVAMINI OKU
in sight at last 2 years of war.
be in sight of: görebilmek.
keep in sight = not let out of one's sight: gözden kaçırmamak/uzaklaştırmamak. GİZLE
 
 
Bize Ulaşın
Geri-bildirimde bulunun