geçimini genelde turizmden sağlamak
Verb
yaşama biçimini değiştirme
yaşayan diller
Noun, Language-Literature
güç bela geçimini sağlamak
Verb
güç bela geçiminısağlamak
Verb
geçimini zar zor kazanmak
Verb
geçimini sağlamak için çalışmak
Verb
geçiminısağlamak için çalışmak
Verb
geçimini sağlamak için çok çalışmak
Verb
hayat pahalılığının artması
iyi yaşamaktan zevk almak
Verb
geçimini sağlayabilecek yetenekte
hayat pahalılığı: bir ferdin/ailenin gıda, giyim, konut vb. için ayda ödediği ortalama para
Noun
artan hayat pahalılığına karşı gösteri düzenlemek
Verb
ancak geçimini sağlamak
Verb
geçinecek kadar para kazanmak
Verb
rahat bir hayat sürecek şekilde hayatını kazanmak
Verb
müreffeh bir hayat sürecek şekilde hayatını kazanmak
Verb
savurgan bir hayat sürmek
Verb
geçinecek kadar para kazanmak
Verb
hayat standardında dereceli artış
geçim düzeyinde dereceli artış
güvensiz bir yaşamı olmak
Verb
basit bir hayat sürmek
Verb
yaşam kalitesi
Noun, Sociology
hayat standardını yükseltmek
Verb
geçim maliyetine kirayı da katmak
Verb
standardın altındaki hayat
hayatını öğretmenlikle kazanmak
Verb
kamyon işleterek hayatını kazanmak
Verb
yaşam alanı
Noun, Architecture
şimdiki gerçek nedenler
Noun
yaşayan ölü (iş dünyasında , işe yeni başlamış çok kâr etmeyecek bir şirket
sefalet, sefil hayat, sürünme, ölümden beter hayat.
The living death of concentration camp.
Noun
üretken borç (İngiltere'de sağlanan gelirin okul , hastane , ev vb yapımı ya da kamu kesimine ait sanayilere
kredi amaçlarına yönelik olarak kullanıla
yaşam alışkanlıkları
Noun
belirli bir tarihi döneme ait yapıların çağdaş sağlık ve güvenlik sistemleriyle donanımı
evlilik bağı olmadan karı-koca gibi yaşama
borcun ödenmesine kadar gayri menkul rehni
borcun ödenmesine kadar gayrimenkul rehini
yaşam alanı
Noun, Architecture
oturma/misafir odası.
Noun
(gelir vergisi beyannamesi) ayrı oturma
oturma/misafir odası.
Noun
geçim düzeyi, hayat standardı.
Noun
(US) ömürboyu yediemin idaresi
(apartman) daire.
Adjective
asgarî geçim geliri, asgarî ücret.
Noun
geçimi sağlayacak gelir, asgarî kazanç.
We have a right to a living wage.
sefil yoksulluk içinde yaşamak
Verb
yoksulluk içinde yaşamak
Verb
ölmesi beklenirken yaşamaya devam etmek
Verb
günleri sayılı olmak
Verb
bir ayağı çukurda olmak
Verb
ölümden çaldığı zamanı yaşamak
Verb
(evli çift) ayrı yaşamak
Verb
adamakıllı pataklamak
Verb
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek
Verb
birini iyice pataklamak
Verb
birini adamakıllı dövmek
Verb
birini çok fena dövmek
Verb
birinin ağzını burnunu kırmak
Verb
yiyecek ve yakacak ücreti
tüketici fiyat göstergesi, geçim indeksi/göstergesi: önemli tüketim maddesi fiyatlarının bağıl artışını gösteren sayı.
geçim indeksi, pahalılık belirteci.
Noun
hayat pahalılığı fiyat endeksi
öğretmenlikle hayatını kazanmak
Verb
dış ülkedeki geçim masrafları
Noun
dış ülkelerdeki geçim masrafları
Noun
(Br) konvertibilitesi olan para
yaşam koşullarının düzelmesi
şehirden uzak yaşamanın güçlüğü
birinin New York'ta oturmasını gerektirmek
Verb
sahtecilik sahtekârlıkla geçimini sağlamak
Verb
yalan dolanla geçimini sağlamak
Verb
odalarını kiraya vererek geçinmek
Verb
geçimini ondan çıkarmak
Verb
geçiminıondan çıkarmak
Verb
genelde artan hayat pahalılığını bir düzene koymak
Verb
kent dindarları
Noun, Sociology
nafakasını temin etmek
Verb
hala hayatta bulunan tanık
hâlâ hayatta bulunan tanık
henüz sağ olanların anısında
yaşamakta olan insanların belleğinde
ekmeğini taştan çıkarmak
Verb