nothing but

sırf, sade, yalnız, …'den başka değil.
He's nothing but a criminal: Katilin biridir, katilden başka bir şey değildir.

English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

nothing but …

…'den başka hiç, … hariç hiçbiri.
It is nothing but laziness: Tembellikten başka bir şey değil.

Anything but that: O olmasın da (ne olursa olsun).

nothing but talk

laf

gain nothing but ridicule

kendini sadece gülünç duruma düşürmek Verb

leave nothing but debts

arkasında borçtan başka bir şey bırakmamak Verb

nothing remains but to accept

kabul etmekten başka çare kalmıyor

English-Turkish phrases from Zargan's own database

English-Turkish