tumble

  1. devrilmek, yıkılmak.
  2. düşmek, yuvarlanmak.
  3. takla atmak.
  4. (mevkiinden/iktidardan) düşmek, mevkiini kaybetmek.
  5. yıkılmak, çökmek.
  6. tumble over: tökezlemek.
  7. acele ve dikkatsizce yürümek.
    to tumble upstairs: merdivenleri paldır küldür çıkmak.
  8. karıştırmak, altüst etmek, örselemek.
  9. (mevkiinden/iktidardan) düşürmek, devirmek, yuvarlamak, alaşağı etmek.
  10. yıkmak, tahrip etmek, harabeye çevirmek.
  11. cilâ makinesinde yuvarlayıp temizlemek.
  12. düşme, düşüş, yuvarlanma.
  13. takla, taklak.
  14. tökezleme, kapaklanma.
  15. borsa fiyatlarında düşüş, değer kaybı.
  16. ilgi/sevgi gösterisi.
    She wouldn't give me a tumble: Bana ilgi göstermedi.
  17. karışıklık, keşmekeş, dağınıklık.
    all in a tumble: karmakarışık, altüst.
    Everything was in
    a tumble: Herşey karmakarışıktı.
  18. düzensiz/karmakarışık yığın.
  19. fırsat, şans.
    He wouldn't even give me a tumble: Bana bir fırsat bile vermedi.
tamamıyla altüst durumda olmak Verb
birine gereken dikkati göstermek Verb
öteye beriye yuvarlanmak.
etrafa yaymak Verb
kitapları karıştırmak Verb
göçmek Verb
yıkılmak Verb
yere düşmek, yıkılmak, çökmek, düşürmek, yuvarlamak.
Building is tumbling down.
döner kazanlı çamaşır kurutucusu
paldır küldür girmek, cumburlop düşmek, içine düşmek, yatağa girmek.
tumble in to bed: kendini
yatağa atıvermek.
toss and tumble in bed: yatakta sağa sola dönüp durmak.
tumble into one's clothes: acele giyinmek.
bir savaşa sürüklenmek Verb
eski bir dosta rastlamak Verb
.: bir şeye rastgelmek, tesadüfen bulmak.
yataktan fırlamak.
yere düşmek, kapaklanmak.
He tumbled over and hit his head on the stone: Yere düştü ve başını taşa çarptı.
üşüşmek, birbirinin üstüne binmek.
People tumbled over each other to buy the papers: Halk gazetelere
üşüştü = gazeteler kapışıldı.
anlamak, kavramak,
argo çakmak.
parçalara ayrılmak Verb
yataktan fırlamak,
den. çabucak güverteye çıkmak.