ticaretinin yüzde 40'ını kendi gemileriyle yapmak
Fiil
çocuğu kucakta (kollarında) taşımak.
riski kendine ait olmak üzere taşımak
Fiil
(a) heveslendirmek, şevke getirmek, (b) iyi etki bırakmak, etkilemek.
kendi adı altında iş yapmak
Fiil
kendi hesabına iş yapmak
Fiil
hayatıni tehlikeye atmak
Fiil
ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olmak
Fiil
hayatını tehlikeye atmak
Fiil
kendi fikrini kabul ettirmek
Fiil
fikrinin doğruluğunu kanıtlamak
Fiil
yükümlülüklerini gerçekleştirmek
Fiil
sözünü yerine getirmek
Fiil
yükümlülüklerini yerine getirmek
Fiil
vaadini yerine getirmek
Fiil
sözünü yerine getirmek
Fiil
çok ağır sorumluluk taşımak, ağır sorumluluk altında olmak.
öteye beriye koşup iş görmek
Fiil
bir kanun önergesi tevdi etmek
Fiil
bir kanunu kabul etmek
Fiil
bir üyeyi desteklemek
Fiil
bir teklifi onaylamak
Fiil
bir önergeyi oylamak
Fiil
bir önergeyi kabul etmek
Fiil
bir kararı kabul etmek
Fiil
bir önergeyi ittifakla kabul etmek
Fiil
hava raporunu vermek
Fiil
bir mal (depoda) bulundurmak
Fiil
bir kalemin nakli yekûnunu yapmak
Fiil
bilançonun aktifine kaydetmek
Fiil
heyecanlan(dır)mak, coş(tur)mak, kendinden geç(ir)mek, büyülemek, meftun etmek.
to get carried away by sth: (öfkeden/heyecandan) kendini tutamamak, (iş) çığırından çıkmak, tepesi atmak, kan beynine çıkmak.
I got carried away: Tepem attı/kendimi tutamadım.
Don't get carried away: Kendine gel! İtidalini kaybetme! Sakin ol!
(a) anımsatmak, hatırlatmak, eski anıları/hatıraları canlandırmak.
The old picture carried me back 35 years to my wedding day. (b) (muhasebecilikte) vergiyi azaltmak için kullanılmamış bir krediyi veya işletme masrafını önceki döneme aktarmak.
bir zararı geriye nakletmek
Fiil
bagajı yanında taşımak
Fiil
kitap eleştirileri yayımlamak
Fiil
hücumla ele geçirmek
Fiil
masrafları yüklenmek
Fiil
(mahkemede) masrafları yüklenmek
Fiil
bebekler için taşınabilir yatak
bir işte yüzde yüz başarı kaydetmek
Fiil
ateşli silahlar taşımak
Fiil
(a) ilerle(t)mek, ileri götürmek, devam et(tir)mek, terakki kaydetmek, (b) (hesabı/toplamı) yeni sayfaya
geçirmek/aktarmak, (c) carry back (b), (d) sürdürmek, devam ettirmek, teşmil etmek.
He does not carry over his business ethics into his personal relationships.
bir kalemi yeni devre nakletmek
Fiil
rakamları toplayıp dökümünü yapmak
Fiil
depoda mevcudu bulunmak
Fiil
(US) sigortalı olmak
Fiil
bir şeyi gerçekleştirmek
Fiil
eşyasını kendi taşımak
Fiil
işleri haddine vardırmak
Fiil
aşırı tevazu göstermek
Fiil
(a) (ödül, derece vb.) kazanmak, (b) başarmak, kolayca ve başarı ile sürdürmek.
carry it off well:
becermek, hakkından/üstesinden gelmek. (c) (birisinin) ölümüne sebep olmak, öldürmek, alıp götürmek.
Pneumonia carried him off. (d) kaçırmak, kapıp götürmek. (e)
carry off one's feet = knock off one's feet: şaşkına çevirmek, afallatmak, ne yapacağını şaşırtmak.
(a) devam et(tir)mek, sürdürmek, (özellikle kesinti ve zorluklara rağmen) sebat etmek.
carry on! Devam ediniz! Siz işinize bakınız!
carry on the good work: Başarılı işinize devam ediniz.
The government must carry on, whatever the cost. (b) yapmak, idare etmek, dayanmak, görevinden ayrılan birinin işine bakmak.
I don't like the way he carries on: Tutumunu/davranışını beğenmiyorum. (c) deli gibi davranmak, çılgınlık/hezeyan göstermek, aşırı heyecana kapılmak.
Mother did carry on when she heard the bad news.
She carried on dreadfully
argo kıyameti kopardı/rezalet çıkardı.
bir konuşmayı sürdürmek
Fiil
yazışmaya devam etmek
Fiil
bir meslekte çalışmak
Fiil
bir meslekte çalışmak
Fiil
bir meslek icra etmek
Fiil
bir işletmeyi yürütmek
Fiil
...'nın ticaretinıyapmak
Fiil
kanunsuz işlemler yapmakta devam etmek
Fiil
(uçak) yolcusunun uçakta yanına aldığı eşya
uçakta yanına alınan eşya
(a) başarmak, tamamlamak, icra/ifa etmek, yerine getirmek, tutmak.
to carry out a plan/order/duty.
to carry out a promise: vaadini tutmak. (b) uygulamak, tatbik etmek, sonuna kadar takip etmek, mevkii icraya koymak.
He carried out his threat to kill the enemy.
bir kararı uygulamak
Fiil
bir emri yerine getirmek
Fiil
bir muameleyi yapmak
Fiil
(muhasebede) bir başka hesaba geçirmek
Fiil
bir projeyi uygulamak
Fiil
bir vaadi yerine getirmek
Fiil
bir görevi yerine getirmek
Fiil
bir kuramı uygulamaya koymak
Fiil
bir tehdidi yerine getirmek
Fiil
bir işi başarıyla sona erdirmek
Fiil
saldırı gerçekleştirmek
Fiil
bir siparişi yerine getirmek
Fiil
talimatı yerine getirmek
Fiil
resmi görevlerini yapmak
Fiil
(a) ilerle(t)mek, ileri götürmek, devam et(tir)mek, terakki kaydetmek, (b) (hesabı/toplamı) yeni sayfaya
geçirmek/aktarmak, (c) carry back (b), (d) sürdürmek, devam ettirmek, teşmil etmek.
He does not carry over his business ethics into his personal relationships.
(a) ertelemek, sonraya bırakmak, tehir etmek, (b) kalmak, artakalmak, intikal etmek.
The habit carries over from my childhood. (c) (muhasebe) bir sayfanın toplamını sonraki sayfaya geçirmek/nakletmek, (d)
carry forward ile ayni anlama gelir.carry back (b). (e) aktarmak, bir zamandan/yerden başkasına intikal ettirmek.
(US) tahvilleri halka satılıncaya kadar elde tutmak
Fiil
tatbik sahasına koymak
Fiil
bir şeyi aşırı götürmek
Fiil
(a) başarmak, (başarı ile) bitirmek, başarıya ulaştırmak, yapmak, ifa/ikmal etmek, sonuçlandırmak, altetmek,
yenmek.
His strong constitution carried him through his illness: Sağlam bünyesi sayesinde hastalığı yendi.
In spite of a long struggle we succeeded in carrying most of our plans through. (b) desteklemek, destek olmak, zor durumlarda yardım etmek. (c) sürmek, devam etmek, süregelmek.
Feelings that carried through to the present.
bir davayı sonuçlandırmak
Fiil
faiz arbitrajı
İsim, Bankacılık
(bir şeyi) yukarıda/yüksekte tutmak/taşımak, havaya kaldırmak, yükseltmek.
önem/ değer taşımak, önemli/değerli olmak.
What he says carries weight with me: Söyledikleri bence önemlidir.
birinin üzerinde nüfuzu olmak
Fiil