İngilizce - Türkçe Sözlük | İngilizce

a bee in one's bonnet

tutku

a bee in one's bonnet

saplantı

a bee in one's bonnet

sabit fikir

a feather in one's cap

koltukları kabartan başarı.

a feather in one's cap

övünülecek başarı, övünme/iftihar vesilesi, şeref.
That's a feather in his cap: Bu onun için övünülecek bir şeydir.

a hair in one's neck

(İskoçya) huzursuzluk sebebi

a piece of one's mind

azar, tevbih, kızgınlığın/öfkenin açıkça ifadesi, açıkça tasvip etmeme/karşı gelme.
give someone a

piece of one's mind = tell someone one's mind: (birisine) ağzına geleni söylemek, iyice veriştimek, adamakıllı haşlamak, azarlamak/paylamak.

a piece of one's mind

(a) samimî eleştiri/tenkit, açıkça söylenen fikir, (b) azarlama, paylama.

a pinch on one's cheek

makas (argo)

acceptance of a treaty

antlaşmanın kabul edilmesi İsim, Uluslararası Hukuk

affix one's signature to a document

bir vesikaya imza atmak Fiil

append one's signature to a document

bir belgeye imza atmak Fiil

appose one's signature to a document

bir belgeye imzasını atmak Fiil

approval of a treaty

antlaşmanın uygun bulunması İsim, Uluslararası Hukuk

ask one's employer for a rise

(Br) işvereninden zam istemek Fiil

ask one's employer for a rise

(US) işvereninden maaşına zam istemek Fiil

assure one's life with a company

bir şirkete hayat sigortası yaptırmak Fiil

assure one's life with a company

(Br) bir şirkete hayat sigortası yaptırmak Fiil

await a turn of one's luck

talihinin değişmesini beklemek Fiil

be a prisoner to one's bed

yatalak olmak Fiil

be a weight off one's mind

zihinden atılan bir yük olmak Fiil

be brought before a judge

yargıç önüne çıkarılmak Fiil, Hukuk

be party to a treaty

antlaşmaya taraf olmak Fiil, Uluslararası Hukuk

beat a path to someone's door

birinin kapısını aşındırmak Fiil

beat one's head against a wall

başını taştan taşa vurmak, deveye hendek atlatmak, bütün gayretlerine rağmen başaramamak.
Trying to

make him change his mind is just beating your head against a wall.

bring a smile to someone's lips

birinin tebessüm etmesine neden olmak Fiil

bring a smile to someone's lips

birinin gülümsemesine neden olmak Fiil

bring a smile to someone's lips

birini gülümsetmek Fiil

bring a storm about one's ear

protestolara neden olmak Fiil

bring a storm about one's ears

başına bela açmak.

buy a home of one's own

kendine ev almak Fiil

carry a child in one's arms

çocuğu kucakta (kollarında) taşımak.

certified copy of a judgement

ilâm İsim, Hukuk

confess one's sins (to a priest

günah çıkarmak Fiil

conversion of a sentence

cezanın çevrilmesi İsim, Hukuk

convert a prison sentence to a fine

hapis cezasını para cezasına çevirmek Fiil, Hukuk

declare one's membership of a club

bir kulübün üyesi olduğunu beyan etmek Fiil

defer one's departure for a week

yola çıkmayı bir hafta ertelemek Fiil

delivery of a judgement

hükmün tefhim edilmesi İsim, Hukuk

disburden one's mind to a friend

bir dosta içini dökmek Fiil

discover a secret to one's friends

dostlarına bir sırrı açıklamak Fiil

do a sum in one's head

bir hesabı kafadan yapmak Fiil

do one's proportion of a work

bir işte kendin üstüne düşeni yapmak Fiil

drag one's feet on a matter

ayak sürümek Fiil

drive a nail into one's coffin

mezarını kendisi kazmak, ömür törpüsü olmak, üzüntü veya içki ile ölümünü yaklaştırmak.

embody one's ideas in a speech

fikirlerini bir konuşmada somutlaştırmak Fiil

end one's days in a workhouse

ahir ömrünü yoksullar evinde geçirmek Fiil

enforcement of a decision

kararın icrası İsim, Hukuk

enter one's name on a list

adını bir listeye yazmak Fiil

establish a criminal organization

suç işlemek amacıyla örgüt kurmak Fiil, Ceza Hukuku

fall short of one's a

hedefine ulaşamamak Fiil

file a first-degree appeal

istinaf etmek Fiil, Hukuk

find a joint in someone's armor

birinin zayıf/can alacak damarını bulmak.

fix one's residence in a place

ikametgâhını belli bir yerde tespit etmek Fiil

focus one's efforts on a problem

bütün çabalarını bir soruna yöneltmek Fiil

force one's entrance into a house

zorla bir eve girmek Fiil

force one's way into a house

bir eve zorla girmek Fiil

get one's ducks in a row

işlere çekidüzen vermek Fiil

get one's ducks in a row

işleri düzene koymak Fiil

get one's ducks in a row

organize olmak Fiil

get one's ducks in a row

toparlanmak Fiil

give a piece of one's mind

akıl vermek Fiil

give a scheme one's qualified approval

bir tasarıyı kaydı ihtirazi ile onaylamak Fiil

give one's adhesion to a plan

bir tasarıya katıldığını belirtmek Fiil

give one's hand on a bargain

bir pazarlığı tokalaşarak sonuçlandırmak Fiil

give one's suffrage to a candidate

oyunu bir adaya vermek Fiil

give one's vote for a candidate

bir aday için oyunu kullanmak Fiil

give someone a bath

birini yıkamak Fiil

give someone a bath

birinin yıkanmasına yardım etmek Fiil

Half a loaf is better than none.

Hiç yoktan iyidir. Cümle, Deyim

have a car of one's own

kendi arabası olmak Fiil

have a card up one's sleeve

gizli planı olmak Fiil

have a chip on one's shoulder

öfkesi burnunun ucunda olmak Fiil

have a chip on one's shoulder

kavgaya hazır olmak Fiil

have a copy of one's own

kendi ne bir kopyasını ayırmak Fiil

have a copy of one's own

kopyasını kendinde alıkoymak Fiil

have a copy of one's own

bir kopyasını kendine alıkoymak Fiil

have a discrepancy in one's account

hesabında tutarsızlık olmak Fiil

have a handle to one's name

asalet unvanına sahip olmak Fiil

have a head upon one's shoulders

zeki/akıllı/kafalı olmak.

have a home of one's own

kendi evi olmak Fiil

have a house of one's own

kendi evi olmak Fiil

have a lot in one's minds

kafasında çok şey olmak Fiil

have a lump in one's throat

üzülmek, vicdan azabı çekmek, yüreğinin yağı erimek, boğazı tıkanmak/düğümlenmek.

have a mind of (one's) own

ne istediğini bilmek, kararlı/azimli olmak.

have a monkey on one's back

(a) mütemadiyen tehlikeli ilâçlar almak, (b) bir kimseden sürekli nefret etmek.

have a run for one's money

(a) şiddetli rekabetle karşılaşmak, (b) zahmetine değmek, büsbütün semeresiz olmamak.

have a runny nose

burnu akmak Fiil, Tıp

have a wolf in one's stomach

çok acıkmak Fiil

have a wolf in one's stomach

kurt gibi aç olmak Fiil

have a word in someone's ears

kulağına fısıldamak, gizlice söylemek.

have one's ducks in a row

organize olmak Fiil

have one's ducks in a row

işleri düzene koymak Fiil

have one's ducks in a row

toparlanmak Fiil

have one's ducks in a row

işlere çekidüzen vermek Fiil

hide one's light under a bushel

becerisini saklamak Fiil

hide one's light under a bushel

kendi yeteneğini gizlemek Fiil

hide one's light under a bushel

örnek olmak istememek Fiil

hitch one's waggon to a star

yüksek amaç edinmek Fiil

hitch one's wagon to a star

yüksek bir ülküye/ gayeye bağlanmak, yüksek bir ideal peşinde koşmak.

In for a penny, in for a pound.

Bir kere başladık artık, sonuna kadar gideceğiz. Cümle, Deyim

In for a penny, in for a pound.

Başladığımız işi bitireceğiz. Cümle, Deyim

In for a penny, in for a pound.

Yarı yolda bırakamam. Cümle, Deyim

In for a penny, in for a pound.

Başladığın işi yarıda bırakamazın. Cümle, Deyim

In for a penny, in for a pound.

Battı balık yan gider. Cümle, Deyim

inherit a characteristic from one's father

bir özelliği babadan tevarüs etmek Fiil

intimate one's approval of a plan

bir planı onaylamak Fiil

issue a decree

kararname çıkarmak Fiil, Hukuk

keep a record of one's expenses

masraflarının kaydını tutmak Fiil

keep a record of one's expenses

masrafların kaydını tutmak Fiil

lash one's listeners into a fury

dinleyicilerini çok öfkelendirmek Fiil

lay one's case before a commission

davasını komisyona sunmak Fiil

lay one's case before a commission

davasını bir kurula sunmak Fiil

learn a /one's lesson

iyi bir ders almak, Hanyayı Konyayı öğrenmek.
He's learnt his lesson: (gereken) dersi aldı = ağzının

payını/boyunun ölçüsünü aldı.

leave a balance to one's debit

birinin hesabında zimmet (borç) bakiyesi bırakmak Fiil

leave a balance to one's debt

borç bakiyesi bırakmak Fiil

lose one's rights under a guaranty

bir teminat altında haklarını kaybetmek Fiil

lump one's all on a horse

her şeyini bir ata yatırmak Fiil

maintain one's hold over a district

bir bölge üzerinde hâkimiyeti olmak Fiil

make a composition with one's creditors

alacaklılarla uzlaşmaya varmak Fiil

make a dent in one's fortune

kişinin servetinde gedik açmak Fiil

make a draft on one's account

kendi hesabına poliçe keşide etmek Fiil

make a draft on one's means

kendi parasından sarfetmek Fiil

make a parade of one's apparel

giyim kuşamıyla caka satmak Fiil

make a parade of one's misery

sefaletini sergilemek Fiil

make a return of one's income

gelir vergisi beyannamesi vermek Fiil

make a show of one's wealth

serveti ile övünmek Fiil

make someone's life a burden

birini doğduğuna pişman etmek.

master's degree with a thesis

tezli yüksek lisans İsim, Eğitim

mean a house for one's daughter

vasiyetinde kızına bir ev bırakmayı düşünmek Fiil

negotiation of a contract

sözleşme görüşmesi, sözleşmenin müzakeresi İsim, Medeni Hukuk

obligation involving a fungible item

cins borcu İsim, Hukuk

obligation involving a non-substitutable item

parça borcu İsim, Hukuk

obligation involving a substitutable item

cins borcu İsim, Hukuk

obligation involving a unique item

parça borcu İsim, Hukuk

offer one's house as a guarantee

garanti olarak evini göstermek Fiil

on a frolic of one's own

kendi keyfi için

one's predecessor in a position

selef

overdo one's part in a play

bir oyundaki rolünü abartılı oynamak Fiil

pay one's addresses to a lady

bir hanıma kur yapmak Fiil

pay one's debt to a nature

ölmek Fiil

pit one's strength against a rival

iki rakibi kapıştırmak Fiil

place a matter in one's hands

bir sorunu birinin ellerine tevdi etmek Fiil

place one's seal on a document

bir belgeye mührünü basmak Fiil

platform as a service (PaaS)

hizmet olarak platform İsim, Yazılım

pronouncement of a judgment

tefhim İsim, Hukuk

push one's way into a job

kendine bir iş bulmak Fiil

put a flea in one's ear

dostça uyarmak, ihtar etmek,
mec. kulağını bükmek.
I put a flea in his ear about the next meeting.

put a spoke in one's wheel

bir kimsenin çanına ot tıkamak, işini kösteklemek.

put one's desk a

masasını derleyip toplamak Fiil

put one's hand to a task

bir işi ele almak Fiil

put one's name on a list

adını listeye koymak Fiil

put one's pen through a word

bir sözcüğün üzerini çizerek silmek Fiil

put one's seal to a document

bir belgeye mührünü basmak Fiil

put one's shirt on a horse

(yarışta) bütün parasını bir at üzerine koyarak bahse girmek.

put one's signature to a deed

bir senede imza atmak Fiil

put one's signature to a will

imzasını bir vasiyetnameye atmak Fiil

race one's car against a tree

otomobil ile ağaca toslamak Fiil

race one's car against a tree

arabasını ağaca toslatmak Fiil

ram one's clothes into a suitcase

giysilerini bir bavula tıkıştırmak Fiil

ratification of a treaty

antlaşmanın onaylanması İsim, Uluslararası Hukuk

recognition of a state

devletin tanınması İsim, Uluslararası Hukuk

recover one's losses in a game

kurtarmak Fiil

rehabilitation of a convict

suçlunun ıslahı İsim, Ceza Hukuku

resign one's position as a teacher

öğretmenlikten ayrılmak Fiil

roll a problem in one's head

sorunu kafasında evirip çevirmek Fiil

set one's hand to a document

bir belgeyi imzasıyla tasdik etmek Fiil

set one's hand to a document

bir belgeye imza atmak Fiil

set one's hands to a task

bir işe el atmak Fiil

set one's life on a chance

hayatını bir şansa bağlamak Fiil

set one's life on a chance

hayatını tehlikeye atmak Fiil

set one's name to a document

bir belgeyi imzalamak Fiil

Shi'a/Rafidah

Şia/Rafızi Özel Isim, Din ve İnanç

sign one's name to a letter

bir mektuba imzasını atmak Fiil

spend a fortune over one's business

işine büyük bir servet harcamak Fiil

stamp one's approval on a document

bir belgeyi onaylamak için damgalamak Fiil

stand one's punishment like a man

cezaya erkekçe katlanmak Fiil

submit a statement of one's affairs

tasfiye bilançosu sunmak Fiil

submit a statement of one's affairs

tasfiye bilançosunu sunmak Fiil

subscribe one's name to a document

adını bir belgenin altına koymak Fiil

subscribe one's name to a petition

adını bir dilekçenin altına koymak Fiil

take one's place in a queue

kuyrukta sıraya girmek Fiil

take one's stand on a letter

bir mektuba dayanmak Fiil

thread one's way through a crowd

kalabalıkta kendine bir yol açmak Fiil

tie a knot in one's handkerchief

mendiline düğüm atmak Fiil

to disown a child

çocuğu evlatlıktan reddetmek İsim

trust one's affairs to a lawyer

işlerini bir avukata emanet etmek Fiil

turn a project over one's mind

bir tasarıyı zihninde evirip çevirmek Fiil

unburden one's conscience a secret

bir sırrı açığa vurmak Fiil

use up all one's a

erzağını tüketmek Fiil

will one's money to a hospital

parasını vasiyetle bir hastaneye bırakmak Fiil

withdraw one's custom from a shop

birinin müşterisini bir dükkândan çekmek Fiil

within a stone's throw

iki adımlık mesafede

within a stone's throw

bir taş atımı uzaklıkta

You can't con a conman.

Tereciye tere satılmaz. Cümle, Deyim

a a

Terimler/Kalıplar

Terimler/Kalıplar

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

Türkçe-Ingilizce Ilgili Terimler