ağrı, acı, sızı.
sharp/dull pain: şiddetli/hafif ağrı.
He felt a sharp pain in his back. I have a pain in my chest.
to cause pain to: ağrıtmak, ağrı/ıstırap vermek.
be in pain: ağrı duymak, bir yeri ağrımak.
The boy was in pain /crying with pain after he broke his arm.
Where have you got a pain? Nereniz ağrıyor?
elem, ıstırap, azap.
His unkind behavior caused his parents a great deal of pain .
dert, keder, üzüntü.
The memory still gave her pain.
pain in the neck ile ayni anlama gelir. (a) dert, sıkıntı, başağrısı, bunalım.
to give someone a pain in the neck: birisine sıkıntı/başağrısı vermek, başına bela kesilmek, bunaltmak.
You give me pain: Başımı ağrıtıyorsun. (b) baş belası, musibet.
She's a real pain (in the neck)!
ağrı(t)mak, sızla(t)mak, acı(t)mak, ağrı/sızı/acı/ıstırap vermek/duy(ur)mak.
His tooth was paining him a great deal.
elem/ıstırap/keder vermek/duymak, üz(ül)mek.
ağrı kesici
Noun, Pharmacology
ağrı kesici ilaç
Noun, Pharmacology
analjezik
Noun, Pharmacology
karın ağrısı
Noun, Medicine
karın bölgesinde şiddetli ağrı
sırt ağrısı
Noun, Medicine
bel ağrısı
Noun, Medicine
acıya karşı duygusuz olmak
Verb
göğüs ağrısı
Noun, Medicine
manevi tazminat
Noun, Law
acıdan iki büklüm olmak
Verb
birinin sinirine dokunmak
Verb
aralıklı ağrı
Noun, Medicine
kesintili ağrı
Noun, Medicine
eklem ağrısı
Noun, Medicine
diz ağrısı
Noun, Medicine
kas ağrısı
Noun, Medicine
kas ağrısı
Noun, Medicine
boyun ağrısı
Noun, Medicine
cezasına çarptırılacağı tehdidiyle.
He was ordered never to return on pain of death: Dönerse idam
cezasına çarptırılacağı tehdidiyle uzaklaştırıldı.
They were ordered not to cross the border, on pain of death: Hududu geçmemeleri, geçerlerse kurşuna dizilecekleri bildirildi.
dert, baş belası.
It gives me pain in the neck: Başıma bela oluyor/canıma okuyor.
He is pain in the neck: Tam bir baş belasıdır.
pain ile ayni anlama gelir. (a) dert, sıkıntı, başağrısı, bunalım.
to give someone a pain in the neck: birisine sıkıntı/başağrısı vermek, başına bela kesilmek, bunaltmak.
You give me pain: Başımı ağrıtıyorsun. (b) baş belası, musibet.
She's a real pain (in the neck)!
ağrı yönetimi
Noun, Medicine
ağrı kesici
Noun, Pharmacology
ağrı kesici ilaç
Noun, Pharmacology
analjezik
Noun, Pharmacology
ağrı kesici
Noun, Pharmacology
ağrı kesici ilaç
Noun, Pharmacology
analjezik
Noun, Pharmacology
şamata yaparak şehir hriin altını üstüne getirmek
Verb
bir şeye son derece özen göstermek
Verb
aksi takdirde ölümle cezalandırılır
(US) aykırı hareket edildiği takdirde hapis cezası ile cezalandırma şartı
idam cezasına mahkûm olma