Available on App Store
Get it on Google Play
TR
X
ç
ğ
ı
ö
ş
ü
broken
Cozy
English-Turkish
Terms/Phrases
English-Turkish Translation
(bkz:
break
) (pp).
kırık, kırılmış, parçalanmış, kırılan.
a broken window
: kırık pencere.
broken dreams
: kırık hayaller.
bozuk, arızalı, işlemez halde.
a broken clock/car.
yırtık, yırtılmış.
Meteorology
çok bulutlu, yarıdan fazlası bulutla kaplı (gökyüzü).
zikzak, ânî yön değiştiren, kırık (çizgi).
The fox ran in a broken line.
+11
eksik, noksan, tamamlanmamış.
a broken bale of wool.
ihlâl edilmiş, çiğnenmiş, riayet edilmeyen, tutulmayan, bozulmuş, dağılmış.
a broken promise
:
DEVAMINI OKU
tutulmayan vaat.
a broken law
: ihlâl edilmiş yasa.
a broken home
: dağılmış yuva/ev.
GİZLE
kesik, kesilmiş, kesintiye/inkıtaa uğramış, bölünmüş, yarıda kalmış.
a broken journey. a broken sleep.
(ruhen/bedenen) zayıf düşmüş, bitkin, takatsiz, (sağlığı) bozuk.
His broken health was due to age
:
DEVAMINI OKU
Yaşlılık yüzünden sağlığı bozuldu.
GİZLE
terbiye edilmiş (at vb.), alıştırılmış, zaptı rapta alınmış.
The horse was broken to the saddle
: At, eyere alıştırılmıştı.
(dil, konuşma) bozuk, kusurlu, kırık dökük.
He speaks broken English.
(heyecan, üzüntü, korku vb. nedeniyle) kesik kesik (konuşulan).
He utterd a few broken words of sorrow.
arızalı, pürüzlü, inişli yokuşlu.
We left the plains and rode through broken country
: Ovaları
DEVAMINI OKU
geçtik ve atlarımızı arızalı araziye sürdük.
GİZLE
mahvolmuş, heba olmuş, har vurup harman savrulmuş, iflâs etmiş.
The broken fortunes of his family
:
DEVAMINI OKU
Ailesinin heba olmuş serveti.
GİZLE
eksik, noksan, (kâğıt topu) 500 veya 1000 yapraktan az.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition
Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt
English Turkish Phrases
broken ribs
kaburga kırığı
Noun, Medicine
broken ribs
kaburga kırılması
Noun, Medicine
broken ribs
kot kırığı
Noun, Medicine
(country) broken
arızalı
(ground) steep and broken
engebeli
be broken
kırılmak
Verb
+71
being cut or broken
kesiklik
curb broken
(US) menkul değer serbest alım satım borsası simsarı
have something broken
koparttırmak
Verb
irretrievable broken
(evlilik) tamir edilemeyecek şekilde bozulmuş
broken account
kapatılmış hesap
broken account
kesilmiş hesap
broken amount
sayısı düzensiz rakam olan hisse senedi paketi
broken bit
kopuntu
broken coal
antrasit
broken connection
kopuk bağ
broken cross rates
bozuk çapraz kurlar
Noun
broken down
bitik
broken down
bitkin
broken down
bozuk
broken down
çökük
broken down by
belli bir sisteme göre bölünmüş
broken family
yıkılmış aile
broken glass
sırça
broken glass
cam kırığı
broken ground
bozuk zemin
broken health
sağlığı bozuk
broken heart
üzgünlük, üzüntü, yeis, umutsuzluk, keder, düş/hayal kırıklığı.
Noun
broken home
dağıtılmış yuva
broken home
bozulmuş evlilik
broken letter
kırılmış hurufat
broken line
(tel) kesik hat
broken line
(trafik kanunu) kesik çizgi
broken line
kesin hat
Communication
broken line
kesik çizgi
broken lot
parça mal
broken lot
(US) sayısı yüzden az olan satılık hisseler
broken lot
bir malın alışa gelmiş miktardan daha az miktarda satışa sunulması
broken lot
seri sonu mallar
broken marriage
bozulan evlilik
broken money
ufak para
broken money
bozuk para
broken neck
boyun kırığı
Noun, Medicine
broken neck
servikal kırık
Noun, Medicine
broken neck
servikal fraktür
Noun, Medicine
broken number
kesirli sayı
broken off
kopuk
broken reed
güvenilmez kişi veya şey
broken seal
bozulan mühür
broken sleep
kesintili uyku, sık sık uyanma.
broken stone
çakıl
broken stone
moloz
broken stone
mucur
broken telephone
kulaktan kulağa
Noun
broken time
zaman ve para kaybı
broken time
çalışma zamanı kaybı
broken voyage
yarıda kalan yolculuk
broken wind
(atlarda) solugan hastalığı, solunum zorluğu.
broken wind
(atlarda) soluğan hastalığı.
broken word
bölünmüş sözcük
Information Technology
(furniture) broken or worn out
kırık dökük
(traffic) broken line
kesik çizgi
a broken piece
kırık
a broken reed
güvenilmez kimse/şey.
be broken in health
sağlığı bozuk olmak
Verb
be broken into pieces
parçalanmak
Verb
be broken off
koparılmak
Verb
be broken open
zorlanmak
Verb
mend a broken window
kırık bir pencereyi onarmak
Verb
mend a broken window
kırık bir pencereyi tamir etmek
Verb
person who has broken a record
rekortmen
speak broken English
bozuk ingilizce konuşmak
Verb
the state of being broken off
kopukluk
thing which has broken off of sth
kopuk
tow a broken car
bozuk otomobili çekmek
Verb
tow a broken car
arızalanan bir otomobili çekmek
Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database
Please enable JavaScript to view the
comments powered by Disqus.
Bize Ulaşın
Geri-bildirimde bulunun
E-Posta
*
Mesaj
Gönder