broken

  1. (bkz: break ) (pp).
  2. kırık, kırılmış, parçalanmış, kırılan.
    a broken window: kırık pencere.
    broken dreams: kırık hayaller.
  3. bozuk, arızalı, işlemez halde.
    a broken clock/car.
  4. yırtık, yırtılmış.
  5. Meteorology çok bulutlu, yarıdan fazlası bulutla kaplı (gökyüzü).
  6. zikzak, ânî yön değiştiren, kırık (çizgi).
    The fox ran in a broken line.
  7. eksik, noksan, tamamlanmamış.
    a broken bale of wool.
  8. ihlâl edilmiş, çiğnenmiş, riayet edilmeyen, tutulmayan, bozulmuş, dağılmış.
    a broken promise:
    tutulmayan vaat.
    a broken law: ihlâl edilmiş yasa.
    a broken home: dağılmış yuva/ev.
  9. kesik, kesilmiş, kesintiye/inkıtaa uğramış, bölünmüş, yarıda kalmış.
    a broken journey. a broken sleep.
  10. (ruhen/bedenen) zayıf düşmüş, bitkin, takatsiz, (sağlığı) bozuk.
    His broken health was due to age:
    Yaşlılık yüzünden sağlığı bozuldu.
  11. terbiye edilmiş (at vb.), alıştırılmış, zaptı rapta alınmış.
    The horse was broken to the saddle: At, eyere alıştırılmıştı.
  12. (dil, konuşma) bozuk, kusurlu, kırık dökük.
    He speaks broken English.
  13. (heyecan, üzüntü, korku vb. nedeniyle) kesik kesik (konuşulan).
    He utterd a few broken words of sorrow.
  14. arızalı, pürüzlü, inişli yokuşlu.
    We left the plains and rode through broken country: Ovaları
    geçtik ve atlarımızı arızalı araziye sürdük.
  15. mahvolmuş, heba olmuş, har vurup harman savrulmuş, iflâs etmiş.
    The broken fortunes of his family:
    Ailesinin heba olmuş serveti.
  16. eksik, noksan, (kâğıt topu) 500 veya 1000 yapraktan az.
kaburga kırığı Noun, Medicine
kaburga kırılması Noun, Medicine
kot kırığı Noun, Medicine
arızalı
kırılmak Verb
(US) menkul değer serbest alım satım borsası simsarı
koparttırmak Verb
(evlilik) tamir edilemeyecek şekilde bozulmuş
kapatılmış hesap
kesilmiş hesap
sayısı düzensiz rakam olan hisse senedi paketi
kopuntu
antrasit
kopuk bağ
bozuk çapraz kurlar Noun
bitik
bitkin
bozuk
çökük
belli bir sisteme göre bölünmüş
yıkılmış aile
sırça
cam kırığı
bozuk zemin
sağlığı bozuk
üzgünlük, üzüntü, yeis, umutsuzluk, keder, düş/hayal kırıklığı. Noun
dağıtılmış yuva
bozulmuş evlilik
kırılmış hurufat
(tel) kesik hat
(trafik kanunu) kesik çizgi
kesin hat Communication
kesik çizgi
parça mal
(US) sayısı yüzden az olan satılık hisseler
bir malın alışa gelmiş miktardan daha az miktarda satışa sunulması
seri sonu mallar
bozulan evlilik
ufak para
bozuk para
boyun kırığı Noun, Medicine
servikal kırık Noun, Medicine
servikal fraktür Noun, Medicine
kesirli sayı
kopuk
güvenilmez kişi veya şey
bozulan mühür
kesintili uyku, sık sık uyanma.
çakıl
moloz
mucur
kulaktan kulağa Noun
zaman ve para kaybı
çalışma zamanı kaybı
yarıda kalan yolculuk
(atlarda) solugan hastalığı, solunum zorluğu.
(atlarda) soluğan hastalığı.
bölünmüş sözcük Information Technology
kesik çizgi
kırık
güvenilmez kimse/şey.
sağlığı bozuk olmak Verb
parçalanmak Verb
koparılmak Verb
zorlanmak Verb
kırık bir pencereyi onarmak Verb
kırık bir pencereyi tamir etmek Verb
bozuk ingilizce konuşmak Verb
bozuk otomobili çekmek Verb
arızalanan bir otomobili çekmek Verb