da.

English-Turkish Translation

  1. daughter.
  2. day(s).
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

D.A.
District Attorney (Savcı).
D.A.
deposit account.
D.A.
documents of acceptance.
da capo
baştan tekrar(lanacak).
da capo al sagno: baştan işaret yerine kadar tekrarlanacak.
la di da
yapmacıklı
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

da
at
da
in
da
also
da
too
Gönül bu, aka da konar boka da.
The heart wants what the heart wants.
(İsp) İspanya'da han ya da taverna
posada
(Ita) İtalya'da aşevi
trattoria
(Lat)'da
ad ad
... olduğunu da nereden çıkardın?
What gave you the idea that ...
ada da
on an island
Almanya'da belediye
gemeinde (Alm.)
Almanya'da belediye sarayı
gemeindehaus (Alm.)
Almanya'da han ya da küçük otel
gasthaus (Alm.)
amaç ya da hedef
bourn
Amerika'da yapılmış
american made
anne ya da baba
parent
antrepo da saklamak
to store in a warehouse Verb
arka plan da kalmak
to keep in the background Verb
aşağı da
downstairs
aşağı da
below
aşağı da adı geçen
the below mentioned
askı da
in suspense
Avrupa'da
petit déjeuner
Avrupa'da kâin
European based
ay da yürüyüş
moon walk
ayağı alçı da
he has his leg in plaster
aynı zaman da
at the same time
banka da
at the bank
banka da çalışmak
to be employed in a bank Verb
banka da para tutmak
to keep money at a bank Verb
başarısızlık ya da şanssızlık
no dice
baskı da
in the press
belli bir zaman da
at a given time
bıçakla ya da ültimatomla
at a knife point
biri ya da diğeri
whichever
borsa da fiyatları yükseltmek
to boom the market Verb
borsa da fiyatların düşmesi
stock market slide
borsa da fiyatlarının yükselmesi
stock market boom
borsa da kriz
stock market slump
borsa da zarara uğramak
to meet with losses on the stock-exchange Verb
böyle bir zaman da
at a time like this
bu da
puisne mortgage
Bu da ne?
What the hell is that?
Bu kadar da olmaz!
Well, of all the ...! Sentence
Bunu da nereden çıkardın?
What gave you that idea?
çalışır durum da
in operating condition
çanta da keklik saymak
to have it in the bag Verb
Cennet-i Âlâ'da
high up in the skies
çizim ya da klişe
cut
çok da ... olmayan
not-so-... Adjective
Çok da harika değil.
It leaves something to be desired.
Çok da kafana takma.
Don't let it bother you.
Çok da kafana takma.
Don't dwell on it.
Çok da kafaya takma.
Don't get hung up on it.
Çok da kafaya takma.
Don't sweat it.
Çok da kafaya takma.
Don't dwell on it.
Çok da kafaya takma.
Don't let it bother you.
Çok da kafaya takma.
Don't worry about it.
Çok da önemsemedim.
I didn't think much about it. Sentence
da de
also
da de
too
da de
and
da de
both
'da iddiası olmamak
to make no pretense to Verb
'da kanun tarafından öngörülmüştür
to be further enacted that
daha da
all the more Adverb
daha da
all the more so Adverb
daha da
with greater reason Adverb
daha da
a fortiori Adverb
daha da kötüsü
worse than that Adverb
Daha da kötüsü, ...
To make matters worse, ...
Daha da önemlisi,
More importantly,
daha geniş anlam da
in a broader sense
dakika da
per minute
dava da taraf birliği
joint parties
depo da saklanmak
to lie in a warehouse Verb
depo da tutmak
to keep in warehouse Verb
direnmek ya da püskürtmek
to repugn Verb
dışarı da
out of doors
dışarı da
outside
dosya da kaydı olmak
to appear on the file Verb
dünya da geçerli para
world currency
dünya da hiçbir şey
nothing on earth
durumu daha da kötüleştirmek
to add insult to injury Verb
eski Roma'da vali
prefect
evsahibi ya da hancı
manciple
evvelce olanları da kapsamak
to retroact Verb
fabrika da
at the works
fabrika da işleme
plant processing
fabrika da üretilmiştir
factory-made
görüntü ya da bildiri
flash
güç durum da kalmak
to be in an embarrasing situation Verb
Güney Fransa'da karayel
mistral
hayvan ya da şey
pygmy
hırsız ya da soyguncu
ladrone
ihracatçının ya da üreticinin
factoring
iki tarafı da destekleyen
bipartisan support
iki tarafı da tutan
bipartisan
iktidar da kalmak
to remain in power Verb
ilke ya da görüş
tenet
istenilen zaman da
within the requested time
itham da bulunan
indictor
Japonya'da
black mist
kabul edilebilir durum da
in fair condition
Kanada'da
adpage
kanun da öngörülmüş
prescribed by law
kâr da azalma
profit erosion
kâr da azalma
profit shrinkage
kâr da durgunluk
profit slump
kâr da düşme
profit squeeze
kâr da düşüş
profit dip
kâr da düşüş
dip in profits
karantina da kalmak
to remain in quarantine Verb
karantina da yatmak
(ship) to be in quarantine Verb
kasa da ödeyiniz
pay the cash-desk
kasa da parası olmak
to have cash in hand Verb
kasa mevcudu da dahil
available assets
katalog ya da koleksiyon
repertorium
katkı da bulunan kişi
contributor
katkı da bulunan taraflar
contributing parties Noun
kenar da olan
marginal
kolay da
handy
kolay da
within easy reach
konuşma ya da konferans
lection
kötü durum da
in bad condition
kurnazlık ya da strateji
quaintise
Nasıl oluyor da ...?
How is it that ...?
O da bir fikir.
That's one way to look at it.
o da ikame etkisidir
hicksian demand function
o esna da
then
o kadar da … değil
not as … as all that Adjective
oda ya da alan
concept facility
okuyup okumasa da
caveat subscription
olsa da olmasa da olur olmak
to have little or no use for Verb
olumlu ya da olumsuz
impact
ora da
there
ora da
in that place
orta da
in the middle
orta da bırakmak
to leave someone in the lurch Verb
orta da kalmak
to be caught in the middle Verb
orta da kalmak
to be left homeless Verb
otel ya da motelde
upgrade
parlamento da oylama
(US) congressional vote
parlamento da sandalyesi olmak
to have a seat in parliament Verb
pazar da
in the market
posta da kaybolmak
to get lost in the mail Verb
restoran da masa ayırtmak
to reserve a table at a restaurant Verb
rıhtım da boşaltmak
to discharge at the quay Verb
Rusya'da devlet çifliği
solkhoz
Rusya'da kolektif çiftlik
kolkhoz
sallantı da bırakmak
to leave something unresolved Verb
sallantı da kalmak
to be left unresolved Verb
saptanan zaman da
at the fixed time
Şart da değil.
Not necessarily.
savunma da kalmak
to stand on the defensive Verb
savunma da kalmak
to remain in the defense Verb
sıkıntı ya da hoşnutsuzluk
bleeding
simgeler ya da steno
sigla
sınır da
limitary
sınır da oturan kimse
borderer
sol da
left
son da olan
terminal
son sayım da
the last count
sonra yeniden fırlar da
double bottom
şöyle ya da böyle
somehow
spekülasyon da zarara uğramak
to lose speculation Verb
standart da uygun olmak
to be up to standard Verb
su da giden tekne
water-borne
şu da var ki
mind you
tarihi londra'da atılmış
dated from London
televizyon da
on television
televizyon da yayınlamak
to televise Verb
tespit edilen zaman da
at the fixed time
toplantı da konuşmak
to address a meeting Verb
tutum ya da düşünce
idiosyncrasy
Üsküdar'da sabah oldu
queen anne is dead
Uzakdoğu'da ticari depo
go down
ya da
haircut
Ya da
Or Information Technology
ya da ek miras
accumulative legacy
ya da ekonomik inanç ya da sistem
ism
ya da İskoçya'da bir arazinin yöneticisi
factor
ya da kişiler
underwriter
ya da tuzlayarak
cure
yakın da
near by
yaşlılara da yardım sağlayan
benefit society
Yukarıda da belirtildiği gibi,
As stated above,
Yukarıda da belirtildiği gibi,
As mentioned above,
Yukarıda da belirtildiği üzere,
As stated above,
zaman da gecikmiş
behind time
Turkish-English phrases from Zargan's own database

da
Her çeşit ve her gramer şeklindeki ... kadar, pek, hatta” vb
da
İsimden fiil yapma eki
da
Hastalık