Available on App Store
Get it on Google Play
TR
X
ç
ğ
ı
ö
ş
ü
desperate
Cozy
English-Turkish
Terms/Phrases
English-Turkish Translation
Adjective
azılı, azgın, çok tehlikeli, herşeyi göze alan, gözü dönmüş, çılgın.
a desperate killer/criminal.
Adjective
çaresiz(likten bunalmış) büyük ihtiyaç içinde, çok istekli, hahişger, canatan.
desperate for money.
He was desperate for work to provide food for his children.
Adjective
çok ciddî/tehlikeli, vahim.
The country is in a desperate state and we must all work hard.
Adjective
berbat, iğrenç, korkunç, tahammül edilmez.
Adjective
aşırı, müthiş, dehşetli, âcil, son derece, pek ziyade.
The family is in desperate need for help
:
Ailenin âcil yardıma ihtiyacı var.
Adjective
canını dişine takmış, son bir gayret sarfeden.
Adjective
yılgın, meftur, ümitsizliğe/fütura kapılmış.
Adjective
umutsuz, ümitsiz, çaresiz, bütün umudunu yitirmiş.
His situation was desperate. He's in hospital with a desperate illness.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition
Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt
English Turkish Phrases
desperately
can havliyle
Adverb
desperation
yılgınlık
Noun
in a desperate attempt to save one's life
can havli ile
desperate act
çaresizlik içinde yapılan hareket
desperate criminal
tehlikeli mücrim
desperate debt
tahsil edilemeyen borç
be at a desperate pass
güç durumda olmak
Verb
make desperate efforts
canıni dişine takmak
Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database
Please enable JavaScript to view the
comments powered by Disqus.