birinin emniyeti altında olmak
Verb
her ihtimale karşı hazır bulunmak
Verb
saçları kuruturken şekil vermek
Verb
kurutmak, iyice süzmek/suyunu çıkarmak.
Let the wet glasses drain dry before you put them away.
birini soyup soğana çevirmek
Verb
(çamaşırı) sıkmadan askıya asarak kurutmak
Verb
yiyecekleri dondurmak ve sonra havasını alıp kurutarak saklamak
Verb
(a) sudan çıkmış, suyun dışında, karada, kupkuru yerde.
The fish was high and dry on the beach. (b) yalnız, kimsesiz, çaresiz, nâçar.
leave someone high and dry: birini yüzüstü bırakmak, kendi kaderine terketmek.
He has left me high and dry with all this work to do. He took all the money and left me high and dry.
başarmış, gayesine erişmiş, kurtulmuş.
Adverb
kurusun diye çamaşır asmak
Verb
(giysileri) ütülemeden kurutmak
Verb
santrfüj ile suyunu sıkmak
Verb
emerek suyunu kurutmak, (birini) sızdırmak.
teyemmüm
Noun, Religion-Faith
sıvı bir ayırma işlemi olmaksızın alaşımlar ve metalik artıklar gibi cevherlerin içindeki elementleri belirleme
tecrübeli, becerikli, mahir.
kuru kedi maması
Noun, Home
kuru pil, kuru göze.
Noun
kuru temizlenecek elbise.
Noun
kuru temizleme
Noun, Textile Industry
kuru öksürük
Noun, Medicine
kuru damıtım: organik maddelerin (odun, kömür vb.) az havalı ortamda ısıtılarak çözüştürülmesi.
destructive distillation
Noun
havuz, kızak: gemilerin bakım ve onarımlarının yapıldığı suyu boşaltılabilen havuz. floating dock
Noun
kızak
Noun, Maritime Traffic
kuru köpek maması
Noun, Home
kuru tarım.
dry farmer: kuru tarımcı.
Noun
yapma sinek (balık avında oltaya takılır).
Noun
kuru sis: havada asılı kalan toz ve dumanın oluşturduğu sis.
Noun
kuru alçı üzerine renkli resim yapma sanatı.
mensucat, manifatura eşyası.
Noun
kuru buz: donmuş karbon dioksit.
Noun
kereste kurutma fırını.
Noun
kurak bölge, kurak/çorak arazi.
Noun
içki yasağı yasası/kanunu.
Noun
kuru şeylere özgü hacim ölçüsü.
Noun
tecrübesiz ve acemi olan âmirine iş öğreten kimse.
Noun
(a) kuru(t)mak, kurula(n)mak, (b) (inek) sütünü kesmek.
(a) kuru(t)mak, kurula(n)mak, (b) (inek) sütünü kesmek.
(a) mantarlaşma: bazı mantarların etkisiyle kerestenin çürüyüp toz haline gelmesi, (b) çürüyen dokuların
kuru kaldığı herhangi bitki hastalığı.
Noun, Neuropathology
içten çürüme,
mec. ahlâkî çöküntü.
Noun
manevra atışı: yalancı mermi ile atış.
Noun, Military
cilt kuruluğu
Noun, Medicine
iyileşmeyen diş yuvası: diş çekildikten sonra kanı pıhtılaşmayan ve ağrı yapan diş yuvası.
Noun
On Ada: Floridaya ait on küçük ada.
Noun
içki yasağı uygulanan şehir.
Noun
(a) tamamen/iyice kuru(t)mak, silmek, (b) buharlaşmak, suyu çekilmek, uçup gitmek, yokolmak, (c)
k.d. susmak, konuşmaya son vermek, sözü tükenmek, (d)
Oh, dry up! Aman, kes sesini.
yıkanıp kurutulmuş fakat ütülenmemiş çamaşır.
Noun
wash ile ayni anlama gelir. (Batı ABD) kuru sel yatağı
toplama kuyusu, yer yüzü sularını toplayıp yer altına gönderen kuyu.
sek şarap
Noun, Food-Kitchen
ince nükte, farkında değilmiş gibi söylenen nükteli söz.
Noun
(a) çok sıkıcı/yavan/tatsız, hiç ilginç değil, (b) çok susuz/susamış.
toy, tecrübesiz, acemi, olgunlaşmamış, gelişmemiş.
kendisini destekleyenlerin istediği sertlikte seçim konuşmasını yapmayan politikacı