friend

English-Turkish Translation

  1. arkadaş, ahbap.
    He's my best friend: En iyi arkadaşımdır.
  2. koruyucu, destekleyici, hâmi, yardım eden.
    friend of the poor: fakirlerin koruyucusu.
  3. dost.
    a friend of mine: dostlarımdan biri.
    a friend of the family: aile dostu.
    A friend
    in need is a friend indeed
    a.s. Gerçek dost karagün dostudur (Hakikî dost sıkıntılı zamanda belli olur).
  4. yoldaş, vatandaş.
  5. yararlı nitelik/şey/durum.
  6. (adı bilinmeyen kimseye hitap ederken) arkadaş.
  7. (bkz: befriend ).
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

disburden one's mind to a friend
bir dosta içini dökmek Verb
give a friend the freedom of one's liberty
bir arkadaşa kitaplığından yararlanma özgürlüğü vermek Verb
give a friend the freedom of one's library
bir arkadaşa kitaplığından yararlanma özgürlüğü vermek Verb
reckon someone one's friend
birini dost saymak Verb
tell a friend intimate details of one's life
yaşamının mahrem ayrıntılarını bir dosta anlatmak Verb
to friendzone
"ben seni arkadaş olarak görüyorum" diyerek ilişki teklifini reddetmek Verb
alien friend
dost bir memleketin uyruklusu
approved friend
karagün dostu
be instrumental in finding well paid work for a friend
bir dosta iyi maaşlı bir iş bulmasında yardımcı olmak Verb
be widowed of a friend
bir dostu kaybetmek Verb
betray a friend
bir dosta ihanet etmek Verb
borrow money off a friend
bir arkadaştan borç para almak Verb
bosom friend
candan dost
bosom friend
can dost
boy friend
erkek arkadaş
buy something on the recommendation of a friend
bir şeyi bir dostun tavsiyesi üzerine satın almak Verb
close friend
yakın arkadaş
closest friend
en yakın arkadaş
dear friend
can dostu
fair weather friend
iyi gün dostu
fair-weather friend
iyi gün dostu
false friend
sahte eşdeğer Noun, Linguistics
familiar friend
teklifsiz dost
family friend
aile dostu
fling oneself on a friend
bir dosta güvenmek Verb
girl friend
bayan/kız arkadaş, sevgili.
going back on a friend
bir dosta ihanet etme
have a powerful friend
iltiması olmak Verb
influential friend
dayı
intimate friend
yakın dost
long after a friend
bir dostun özlemini çekmek Verb
mutual friend
ortak arkadaş Noun
my honourable friend
sayın dostum (parlamentoda kendisinden önce konuşan milletvekiline atfen kullanılır)
my learned friend
(parlamento) sayın milletvekili arkadaşım
my learned friend
sayın meslektaşım (mahkemede bir avukatın diğerine atıf yaparken kullandığı deyim
near friend
yakın arkadaş
near friend
yakın dost
next friend
veli, kanunî vasisi olmadığı halde reşit olmayan bir kimse adına hareket edebilecek kimse.
oblige a friend
bir dosta hatır için yardım etmek Verb
party friend
parti arkadaşı
pen friend
mektup arkadaşı
powerful friend
arka
prove a good friend
iyi bir dost olduğunu göstermek Verb
public friend
hayırsever vatandaş
quondam friend
eski arkadaş
run across an old friend
eski bir dostla karşılaşmak Verb
run into an old friend
eski bir dostla karşılaşmak Verb
scratch a few lines to a friend
bir dosta birkaç satır karalamak Verb
search out an old friend
eski bir dostu aramak Verb
special friend
yakın arkadaş
throw over a friend
bir dostu terk etmek Verb
tried friend
güvenilir dost
true friend
kara gün dostu
tumble into an old friend
eski bir dosta rastlamak Verb
us- weather friend
iyi gün dostu
very close friend
canciğer
friend at court
arka, dayı, torpil.
have a friend at court: arkası/dayısı olmak.
friend who sticks by you when you're in trouble
kara gün dostu
a good friend of the poor
yoksul dostu
be a friend of
arkadaşlık etmek Verb
become a friend of sb
yakınlaşmak Verb
dissuade a friend from marrying on a small salary
bir arkadaşı az bir maaşla evlenmekten vazgeçirmek Verb
find a friend in power
arka bulmak Verb
fix up a friend for the night
bir arkadaşa gece yatacak yer ayarlamak Verb
have a friend at court
nüfuzlu tanıdıkları olmak Verb
having no friend or relative to turn to
kimsesizlik
identification friend or foe
dost düşman tanıma Noun, Military
lean on a friend's advice
bir arkadaşın tavsiyesi üzerine hareket etmek Verb
make a friend of sb
biriyle arkadaş olmak Verb
make friend with everybody
herkesle arkadaş olmak Verb
manoeuvre manoeuver a friend into a good job
bir dosta iyi bir iş ayarlamak Verb
or to a friend's wife
yenge
pay a trick on a friend for fun
azizlik etmek Verb
shield a friend from censure
bir dostu tekdire karşı korumak Verb
spot a friend in the crowd
kalabalıkta bir arkadaşı tespit etmek Verb
The enemy of my enemy is my friend.
Düşmanımın düşmanı dostumdur.
tout someone as a friend of people
birini halkın dostuymuş gibi göstermek Verb
true friend tells the painful truth unsparingly
dost acı söyler Noun
English-Turkish phrases from Zargan's own database