Put the food where the cat can't get at it.
difficult to get at: gitmesi/ulaşılması güç.
If I can get at him, he'll be sorry: Bir elime geçerse hali yamandır. (b) kasdetmek, murat etmek, demek istemek, demeye getirmek.
I don't see what are you getting at: Ne demek istediğini anlamıyorum.
What are you getting at? Ne demek istiyorsun(uz)? Maksadın(ız) ne? (c) keşfetmek, belirtmek, kavramak, künhüne varmak.
to get at the root of the problem. get at the truth.