high a-

English-Turkish Translation

  1. çok kaliteli
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

(order) which comes from a high official
tepeden inme
act with a high hand
zorbaca davranmak Verb
act with a high hand
zorbaca yönetmek Verb
aide (of a high government official
yaver
assault and battery of a high and aggravated nature
saldırı ve ağır yaralama
at a high cost
pahalıya
at a high degree
yüksek derecede
at a high figure
pahalı
at a high rate
yüksek faizli
attain a high place
yüksek mevki ie çıkmak Verb
attain a high place
yüksek mevkie çıkmak Verb
be a high school graduate
lise mezunu olmak Verb
be a high school graduate
(US) lise mezunu olmak Verb
be a person of high rank
yüksek seviyeli biri olmak Verb
be at a high rate
pahalı olmak Verb
be of a high order
yüksek mertebede olmak Verb
be willing to pay a high price
yüksek fiyat ödemeye hazır olmak Verb
buy at a high figure
yüksek fiyata satın almak Verb
chance a high risk
üstüne büyük risk almak Verb
chance a high risk
risk almak Verb
command a high price
fiyat düzeyi yüksek olmak Verb
command a high price
yüksek fiyatta olmak Verb
command a high rent
yüksek bir kira elde etmek Verb
entertain a high esteem for sb
biri için büyük saygı beslemek Verb
entourage of a high official
maiyet
fetch a high figure
yüksek fiyat istemek Verb
fetch a high price
yüksek fiyat elde etmek Verb
fly a high pitch
yüksek atmak Verb
graduation from a high school
(US) bir liseden mezun olma
have a high color
yüzü kıpkırmızı olmak.
have a high fas
pahalı olmak Verb
have a high old time
çok para sarf ederek eğlenmek Verb
have a high opinion of sb
biri hakkında çok iyi düşünmek Verb
have a high time
lüks hayat yaşamak Verb
high standing of a firm
bir firmanın yüksek itibarı
hold a high level position
yüksek mevkide olmak Verb
hold a high rank
yüksek rütbeli olmak Verb
hunt high and low for a missing will
kayıp bir vasiyetnameyi köşe bucak aramak Verb
knee high to a duck
henüz çok küçükken, küçüklüktenberi, boyu bir karış iken.
I've kown Mary ever since she was knee high
to a duck: Mary'yi ta çocukluğundan beri tanırım.
knee high to a grasshoper
henüz çok küçükken, küçüklüktenberi, boyu bir karış iken.
I've kown Mary ever since she was knee high
to a duck: Mary'yi ta çocukluğundan beri tanırım.
move into a new high
(fiyatlar) yeniden fırlamak Verb
occupy a high position in society
sosyetede yüksek yeri olmak Verb
occupy a high station life
yüksek toplumsal bir mevkii olmak Verb
of a high percentage
yüksek oranda
rate one's services at a high value
hizmetlerine yüksek değer biçmek Verb
reach a high price
yüksek fiyata erişmek Verb
reach a high standard of efficiency
yüksek randıman standardına erişmek Verb
rule someone with a high hand
zorbaca yönetmek Verb
score high in an c a quotient test
yüksek zekâ testinde yüksek puan tutturmak Verb
sell at a high figure
pahalıya gitmek Verb
set a high rrp on sth
bir şeye yüksek fiyat koymak Verb
set a high standard of business morality
yüksek iş ahlakı standardı tespit etmek Verb
set a high value on
bir şeye yüksek değer vermek Verb
set a high value on one's time
zamanına fazla değer vermek Verb
set a high value on sth
bir şeye çok değer vermek Verb
set a high value upon sb's advice
birinin tavsiyesine çok değer vermek Verb
set a value (up) on something to rate one's services at a high value
bir şeye değer biçmek hizmetlerine yüksek değer biçmek Verb
set too high a valuation on a building
bir binaya yüksek değer biçmek Verb
set too high a valuation on goods
mallara aşırı yüksek değer biçmek Verb
set too high a value on sth
bir şeye aşırı yüksek değer vermek Verb
sit at a high interest
yüksek faiz ödemek zorunda olmak Verb
take a high rank
çok değerli olmak Verb
take curves at a high speed
dönemeçleri yüksek süratte almak Verb
that command a high price
pahalı bir şey
to be a high school graduate
lise mezunu olmak Verb
to command a high rent contract rent
yüksek bir kira elde etmek sözleşme kirası
value at a high rate
yüksek değer biçmek Verb
with a high hand
keyfî bir şekilde, keyfince, diktatörce, zorbalıkla, kaba güçle.
with a high hand
(a) kendince, keyfî, indî, karakuşî, (b) tepeden bakarak, üstünlük/âmirlik taslayarak.
wound up to a high pitch
kopacak gibi gerilmiş
English-Turkish phrases from Zargan's own database