leg

English-Turkish Translation

  1. Noun, Anatomy (a) bacak, baldır, diz kapağından ökçeye kadar olan kısım.
    She's got nice legs: (O kızın) güzel
    bacakları var. (b) but.
    leg of mutton: koyun budu.
  2. Noun ayak, mobilya ayağı, bacak görevi gören şey.
  3. Noun (pantalon, vb.) bacak.
  4. Noun (pergel vb.) ayak.
    the legs of a compass.
  5. Noun üçgenin yan kenarı, (dik üçgenlerde) dik kenar.
  6. Noun aşama, merhale, kademe.
    The last leg of a trip.
  7. Noun, Maritime Traffic geminin rota değiştirmeden aldığı yol.
  8. Noun (spor yarışmalarında) bölüm.
    Won the first two legs of horse racing.
  9. Noun (kriket) (a) oyuncunun sol ve gerisindeki alan, (b) bu alandaki oyuncu veya bunun pozisyonu.
  10. Noun reverans, diz bükme.
    make a leg: reverans yapmak.
  11. Verb
    leg it: hızlı yürümek, koşmak.
  12. Verb (sandalı) ayakla hareket ettirmek, pedallamak.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

pull one's leg
takılmak, şaka yapmak, alay etmek, dalga geçmek,
argo matrak geçmek.
He didn't realized I was
pulling his leg, he believed what I said.
pull someone's leg
takılmak, şaka/lâtife etmek, kızdırmak.
put one's best leg foremost
acele etmek Verb
ballast leg
seferin yüksüz kısmı
black leg
sendikacıların başlattığı grev esnasında işi durdurmak istemeyen ya da grevdeki işçinin işini yapan veya
sendika üyesi olmayı reddeden işçi
cost an arm and a leg
çok pahalı olmak Verb
cost an arm and a leg
pahalıya patlamak Verb
cost an arm and a leg
fiyatı çok yüksek olmak Verb
cost an arm and a leg
pahalıya mal olmak Verb
final leg
son etap
gate leg
kanatlı masa ayağı: açılır kapanır kanadı olan masanın kanadı açıldığı vakit altına konulan menteşeli ayak. Noun
having a foot or leg
ayaklı
her bad leg
hasta olan bacağı
jake leg
(alkollü içkinin sebep olduğu) kötürümlük Noun
lowest part of a trouser leg
paça
make a leg
yere eğilerek selam vermek Verb
milk leg
filibit. Noun
peg leg
peg ile ayni anlama gelir. tahta bacak.
peg leg
tahta bacak. Noun
peg leg
tahta bacaklı kimse. Noun
prosthetic leg
bacak protezi Noun, Medicine
prosthetic leg
takma bacak Noun, Medicine
pull sb's leg
aldatmak Verb
pull sb's leg
birini aldatmak Verb
pull sb's leg
yutturmak Verb
pull sb's leg
birine takılmak Verb
return leg
rövanş maçı Noun, Sports
rubber or metal tip on the base of furniture leg
pabuç
shake a leg
(a) acele etmek, (b) dansetmek.
shake a leg
acele etmek.
show a leg
yataktan kalkmak.
The boot is on the other foot/leg
Durum değişti; eski çamlar bardak oldu.
tie by the leg
engel/ayak bağı olmak.
white leg
milk leg Noun
leg (of a boot or stocking
konç
leg bye
(krikette) oyuncunun (eli hariç) vücuduna değen top ile yapılan sayı.
leg it
yürümek Verb
leg man
ayak işi gören kişi
leg man
yerel muhabir
leg pull
takılma
leg pull
işletme
leg pull
şaka
leg pulling
takılma
leg pulling
aldatma
leg put in a plaster cast
alçılı bacak
leg room
oturmuş bir kişinin bacakları için yer
leg room
bacak yeri
leg show
bacak gösterisi
leg up
yardım, destek, takviye. Noun
leg up
head start. Noun
leg warmers
dizlik, dolak, dizlere ısıtmak için geçirilen giysi Noun
leg.
legal.
leg.
legate.
leg.
legato.
leg.
legend.
leg.
legislative.
leg.
legislature.
Break a leg!
İyi şanslar.
give no leg to stand on
tutunacak bir dal bırakmamak, kıskıvrak bağlamak, çaresiz bırakmak.
give someone a leg up
(a) birisinin ata binmesine yardım etmek, (b) birisine yardımda/müzaherette bulunmak, kalkınmasına yardım etmek, desteklemek.
have no leg to stand on
dayanağı/mesnedi olmamak, tutar tarafı olmamak, mesnetsiz olmak, savunulacak/müdafaa edilecek tarafı
olmamak, kuvvetli delilden yoksun olmak.
have not a leg to stand on
kabul ettireceği mazereti olmamak Verb
he has his leg in plaster
ayağı alçı da
mid- leg in water
diz boyu suda
not have a leg to stand on
dayanağı/mesnedi olmamak, tutar tarafı olmamak, mesnetsiz olmak, savunulacak/müdafaa edilecek tarafı
olmamak, kuvvetli delilden yoksun olmak.
not to leave someone a leg to stand on
iddialarını birer birer çürütmek, savunmasız bırakmak.
sec. leg.
yasa gereğince.
shake a leg (it up)
yola koyulmak Verb
shake a leg (it up)
çabuk kalkıp gitmek Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database