on high

English-Turkish Translation

  1. (a) yukarıda, yüksekte, (b) ahirette, cennette.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

be high on fuel economy
çok akaryakıt kullanmak Verb
be on one's high horse
yüksekten bakmak Verb
be on one's high horse
burnu büyük olmak Verb
be on the high side
(fiyat) yüksek olmak Verb
be on the high side
(fiyatlar) oldukça yüksek olmak Verb
eat (or live) high on (
or
off) the hog: doyasıya yemek, yeyip içip keyfine bakmak.
eat high on the hog
kepçe ile yemek
eath high on the hog
kepçe ile yemek Verb
high on the hog
ferah fahur, servet/bolluk içinde, müreffeh, zengin.
Law on High Treason
Hıyaneti Vataniye Kanunu Proper Name, Law
live high on the hog
para içinde yüzmek Verb
live high on the hog
bolluk içinde yaşamak Verb
live/eat high on the hog
hali vakti yerinde/refah içinde olmak, ferah fahur geçinmek, yeyip içip keyfine bakmak.
on the high ropes
küçümseyerek
on the high ropes
hor bakarak
on the high seas
açık denizde
set a high rrp on sth
bir şeye yüksek fiyat koymak Verb
set a high value on
bir şeye yüksek değer vermek Verb
set a high value on one's time
zamanına fazla değer vermek Verb
set a high value on sth
bir şeye çok değer vermek Verb
set a value (up) on something to rate one's services at a high value
bir şeye değer biçmek hizmetlerine yüksek değer biçmek Verb
set too high a valuation on a building
bir binaya yüksek değer biçmek Verb
set too high a valuation on goods
mallara aşırı yüksek değer biçmek Verb
set too high a value on sth
bir şeye aşırı yüksek değer vermek Verb
to be/get on one's high horse
kibirlenmek, böbürlenmek, başkalarına tepeden bakmak, kibirinden yanına yaklaşılamamak, “alçak dağları ben yarattım” demek.
English-Turkish phrases from Zargan's own database