once

  1. Adverb vaktiyle, eskiden, bir vakitler, bir zamanlar.
    He once knew her, but they are no longer friends. a once powerful nation.
  2. Adverb bir (kere/defa).
    He comes once a week: Haftada bir (kere) gelir.
    once a month: ayda bir.
  3. Adverb tek bir defa/bir kere, yalnız bir defa, bir kerecik.
    once a liar, always a liar. If the facts once
    become known, everybody would laugh at her. 4.
    once and again: tekrar tekrar, defaatle.
  4. Adjective önceki, evvelki, eski, sabık.
    a once friend: eski bir dost.
  5. Noun bir kere(lik), bir defa(lık).
    once is enough: bir kerelik yetişir.
    She did it just the once:
    Onu sadece bir kere yaptı.
  6. Conjunction …'den sonra, bir kere … mi.
    Once you cross the river, you are safe: Nehri geçtikten sonra (bir
    kere nehri geçtin mi) artık emniyettesin.
  7. Conjunction ne zaman, ne vakit, … zaman/vakit, -ince (bir işi) yapar yapmaz.
    once you're finished, go to bed: İşini bitirince git yat.
bir defaya mahsus olmak üzere, bir kerecik olsun, hiç olmazsa/yalnız bir defa, bu defalık, sırf bir kere.

For once, he was telling the truth.
Just for once I was completely happy: Hiç olmazsa bir defa tamamen mutlu olmuştum.
ânide, birdenbire, apansızın.
hep(si) birden.
(a) hep birlikte/birden/bir arada, (b) birdenbire, ânide, ansızın, (c) aynı anda, aynı zamanda.
derhal, hemen, derakap, vakit geçirmeden.
(a) hemen, derhal, derakap.
Come at once: Derhal gel. (b) aynı anda, aynı zamanda, hep birlikte.

Evryone shouted at once: Hep bir ağızdan bağırdılar.
hemen protesto edilmek Verb
birinin görüşüne hemencecik katılmak Verb
bir kerecik
bir kerecik olsun
bari
bu defalık
hemen işe başlatmak Verb
mektubunuzdaki talimat üzerine hemen harekete geçtim
bu seferlik Adverb
doğrudan doğruya sorumlu
hemen sipariş vermek Verb
(telefon) hemen bağlamak Verb
gitsen iyi olur
haftada bir Adverb
yeniden
bir kez daha
kesinlikle, kesin olarak, ilk ve son defa, son olarak.
The case was settled once and for all when
the appeal was denied: Yargıtayca reddedildikten sonra dava kesinlikle kapandı.
kesinlikle, (ilk ve) son olarak, tamamıyla, bir çırpıda.
They had to be defeated once and for all.
I tell you once and for all that this must be done.
ağzı sütten yanmak an yoğurdu üfleyerek yer
sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.
kesinlikle, (ilk ve) son olarak, tamamıyla, bir çırpıda.
They had to be defeated once and for all.
I tell you once and for all that this must be done.
kırk yılda bir
kırk yılda bir
arasıra, bazen.
arasıra, nadiren, bazen, bazı bazı, arada sırada, ikide bir.
arasıra, zaman zaman.
bir kez işlenen cezada uygulanan ilke
(a) bir kere daha, (b)
once again ile ayni anlama gelir. yine, tekrar, evvelce olduğu gibi.
defaten ödeme
bir iki kere, pek seyrek.
I've been there once or twice.
şöyle bir göz atma
üstünkörü inceleme
gerektiğinden fazla, aşırı derecede.
He exceeded the speed limit once too often and fined $50.
çok eskiden, vaktiyle, evvel zaman içinde, (masallarda) bir varmış bir yokmuş.
arasıra, arada bir, zaman zaman.
bir defalık
yılda bir parti vermek Verb
bir yabancıyı gözüyle tartmak Verb
birini teftiş etmek Verb
birinin Alman olduğunu hemen anlamak Verb
duraklamak Verb
to predecease Verb
shortly before ... Adverb
prior to ...
prior to … Adverb
preliminary to … Adverb
barely Adverb
at the earliest possible date
at your earliest convenience Adverb
as soon as possible
promptly Adverb
early answer
A short while ago,
to get in ahead of sb Verb
to be promoted over sb's head Verb
the other d
to beat someone to something Verb
previous to something Adverb
to look before you leap Verb
We've been through this.
since
formerly Adverb
previously Adverb
before suit was brought
ante litem
to take precedence over Verb
antenatal
ante litem contestatem
amendment to conform to proofs
antenuptial conception
antenuptial
anteneptual
antenuptial settlement
above all Adverb
pre eminently
first and foremost
ante omnia
to take precedence over all others Verb
above all Adverb
First of all,
debt contracted before bankruptcy
for one thing
in the first instance
firstly Adverb
originally Adverb
initially Adverb
bc look journalizing
recently Adverb
before common era (BCE) Adverb
before Christ (B . C
a.m. (ante meridiem)
morning
ante meridien
dying request
preagunal
ago
initially Adverb
notion and protest
primo
before
at first
first
for starters
ante
past
since
ere
conversion stock
to have the right of way Verb
preceding
antecedent
first come , first served basis
leading characters Noun, Information Technology
precedent condition
antecedents Noun
precedence
to go before Verb
to antecede Verb
to take precedence Verb
to predate Verb
to take preference Verb
antecedent debt
the day before
preceding article
antecedents Noun
right of preemption
right of anticipation
After you.
to precede Verb
precedence
to warm up for Verb
ante bellum
senior mortgage
last but one
prior to his appointment
guns before butter Noun
way back
acceleration maturity
before (prior to) maturity
prior to maturity
anticipated payment
redemption before due date
premature repayment
to anticipate payment Verb
anticipated bill of exchange
premature decision
premature retirement
precocious Adjective
prior to deduction of taxes
prior to deduction of taxes
bc look journalizing
prior to my departure
prematurely Adverb
to be born before one's time Verb
to jump to the gun Verb

İçinde bulunulan ... zamanda, evvel