pale-

  1. (bkz: paleo- )
soluk, solgun, (rengi) uçuk, renksiz.
His face is still pale after his illness.
a pale complexion:
soluk/uçuk beniz.
turn pale: sararmak, solmak, rengi uçmak, sapsarı kesilmek.
Adjective
açık (renk).
pale yellow/blue/etc. Adjective
mat, donuk.
The streetlight gave a pale light in the fog. The pale moon. Adjective
zayıf, güçsüz, şiddetli olmayan.
a pale foreign policy. a pale protest. Adjective
sol(dur)mak, donuklaş(tır)mak, sarar(t)mak, beti benzi atmak.
Her face paled at the bad news.

pale before sth: bir şeyin gölgesinde kalmak.
pale into insignificance: tamamen önemsiz olmak.
Adjective
(sivri uçlu) kazık, parmaklık çubuğu, çit kazığı.
etrafı (parmaklıkla/çitle) çevrili yer.
kapalı alan.
sınır, hudut.
belirli kimselerin oturmasına tahsis edilmiş bölge.
English Pale/Irish Pale ile ayni anlama gelir. Doğu İrlandada kral Henry II ve haleflerinin Angevin İmparatorluğuna
dahil edilen bölge.
(armacılıkta) geniş düşey şerit.
kazıklarla/çitlerle çevirmek, kapatmak.
çevirmek, ihata etmek, kuşatmak.
mat Adjective, Textile Industry
(a) yetkisi/salâhiyeti dışında, (b) (toplum düzenine vb.) aykırı.
Murder is an act outside the pale
of society. (c) (nezakete/güvenliğe/insan haklarına vb.) aykırı.
kabul edilemez Adjective
pale2 (6).
solmak Verb
renk atmak Verb
beti benzi atmak Verb
sararmak Verb
(armalarda) (a) (tek resim) ortada, merkezde, (b) (iki resim) üstüste.
pale2 (6).
sarartmak Verb
(a) yetkisi/salâhiyeti dışında, (b) (toplum düzenine vb.) aykırı.
Murder is an act outside the pale
of society. (c) (nezakete/güvenliğe/insan haklarına vb.) aykırı.
uygarlığın dışında
orta şarap Adjective
soluk benizli
(armalarda) ortada yukarıdan aşağıya.
sararmak Verb
yetkisi içinde