provision

  1. Noun, Law hüküm
  2. Noun, Law düzenleme
  3. Noun temin, tedarik, sağlama, erzak vb. tedariki.
    make provision for one's family: ailenin ihtiyaçlarını/geçimini
    sağlamak.
    provision of capital: sermaye tedariki.
  4. Noun hazırlık, hazırla(n)ma, önlem, tedbir.
    make provision for something: bir şeyi sağlamak için gerekli
    önlemleri almak.
    make provision against something: bir şeyi önlemek için önlem/tedbir almak.
  5. Noun tedarik olunan/sağlanan şey.
  6. Noun koşul, şart, yargı, hüküm.
    come within the provisions of the law: yasal hükümlere girmek/tâbi
    olmak.
    There is no provision to the contrary: aksine bir hüküm/yargı/koşul yoktur.
    According to the provisions of the treaty … : Muahede hükümlerine göre …
  7. Noun dinsel göreve ata(n)ma.
  8. Noun (erzak, zahire vb.) sağlamak, temin/tedarik etmek.
hüküm fıkraları Noun, Law
Diğer insan kaynaklarının sağlanması (NACE kodu: 78.3) Noun, Trades-Professions
Diğer insan kaynaklarının sağlanması (NACE kodu: 78.30) Noun, Trades-Professions
çocuklarının eğitimi için ayrılan para
Bir bütün olarak topluma hizmetlerin sağlanması (NACE kodu: 84.2) Noun, Trades-Professions
yeterli karşılık
bir hükümde değişiklik
bir hükümde yapılan değişiklikler, hükmün tadili
bir hükmü uygulamak Verb
yükümlülüklerinden kaçınma hakkında hükümler
bir hükme karşı gelmek Verb
tahvili çıkaran tarafından gelecekte saptanacak bir malın satış sözleşmesi
konserve erzak
gelir vergisinde
sermaye kazançlarından kesilecek vergiye ilişkin kararname
karşılıksız çek
anayasa maddesi Noun
sigorta poliçesindeki düşülebilecek muafiyet
riayet edilmesi zorunlu olmayan yönerge
kâr payı yedek akçesi
şüpheli alacaklar karşılığı
ciro provizyonu
temel hüküm
istisnai hüküm
(Br) (mahkemece saptanmış) aileye düşen yükümlülük
âmir hüküm Law
amir hüküm Noun, Law
vasiyetname ile bırakılan miras
bir hükmün uygulanması
zımnî hüküm, mahkeme kararıyla sözleşmede yer aldığı varsayılan hüküm Noun, Contract Law
ana hüküm
kanun hükmü Noun, Law
âmir hüküm Law
(US) uyulması zorunlu hüküm
emredici hüküm Noun, Law
malzeme tedariki
nehyedici hüküm
ihtiyari hüküm
cezai nitelikte yasa hükmü
cezai hüküm
cezai hüküm kmüler
cezai hükümler
emeklilik hükümleri Noun
riayet edilmesi zorunlu olmayan hüküm
uyulması zorunlu olmayan yönerge
sınırlayıcı hüküm Noun, Law
bir şartı muhafaza etmek Verb
geri satın alma karşılığı
(US) sosyal sigorta hükümleri Noun
erzak stoku
fesih hükmü
kayıtsız
bir şeye karşı hazırlıklı olma
yiyecek içecek tüccarı
bina onarımı yedek akçesi
beklenmedik masraf ve yükümlülükler karşılığı
risk karşılığı
Borçlar ve Giderler Karşılığı Accounting
Menkul Değerler Değer Düşüş Karşılığı (-) Noun, Accounting
tükenen yeraltı kaynakları için amortisman ayırma
amortisman karşılığı
(Br) şüpheli alacaklar karşılığı
Şüpheli Ticari Alacaklar Karşılığı (-) Accounting
değer düşüklüğü karşılığı Noun, Accounting
Gelir Vergisi ve Diğer Yasal Yükümlülükler Karşılığı Accounting
Stok Karşılığı (-) Accounting
stok yedeği tedariki
Yükümlülük ve Giderler Karşılığı Accounting
kredi zararları karşılığı Noun, Banking
yürürlükten kalkma hükümleri Noun
yaşlılık için para ayırma
Diğer Dönen Varlıklar Karşılığı (-) Accounting
Diğer Borçlar ve Giderler Karşılığı Accounting
Diğer Borç ve Yükümlülükler Karşılığı Accounting
Diğer Şüpheli Alacaklar Karşılığı (-) Accounting
henüz kapatılmamış zarar ziyan karşılığı
(Br) yenileme masrafları karşılığı
(US) stok yenileme karşılığı
emeklilik hükmü
emeklilik hüküm kmüü
kıdem tazminatı karşılığı Noun, Accounting
kıdem tazminatı provizyonu
vergi karşılığı
gelecek için tedbir
sermaye bulma
teçhizat tedariki
konut tedariki
kredi vermek amacıyla bilgi edinme
kira karşılığı
hizmet sağlama
kanun hükmü Noun, Law
erzak odası Noun
aksine bir hüküm kmü
aksine bir hüküm
beklenmedik durumlar için karşılık ayrıldıktan sonra
vergi için karşılık ayırmak Verb
müfessir hükümet
et dağıtmak Verb
bu tür vaka için herhangi bir hüküm öngörmemek Verb
(bilanço) yedek akçe ayırmak Verb
hazırlıklı olmak Verb
...' karşı tedbir almak Verb
bir senedin karşılığını temin etmek Verb
birine emeklilik aylığı bağlamak Verb
vergi karşılığı ayırmak Verb
aksine herhangi bir hüküm olsa dahi
erzakı tükenmek Verb
yiyecek içecek toptan ticareti