korkutmak, dehşete salmak, tüylerini diken diken yapmak.
It was enough to make your hair stand on end.
His hair stood on end at the sight: Görür görmez düyleri diken diken oldu.
taleplerinde ısrar etmek
Verb
talep bite israr etmek
Verb
şerefini/itibarını korumak, mevkiine göre muamele beklemek.
bağımsız olmak, kimseye muhtaç olmamak, kendi yağı ile kavrulmak.
kendi ayakları üzerinde durmak
Verb
bağımsız olmak, kimseye muhtaç olmadan yaşamak.
ayakları üzerinde durmak
Verb
başkasının yardımı olmadan kendi ayakları üzerinde durmak
Verb
kendi yağı ile kavrulmak, kimseye muhtaç olmamak.
hakkında ısrar etmek
Verb
bir mektuba dayanmak
Verb
tutunacak bir dal bırakmamak, kıskıvrak bağlamak, çaresiz bırakmak.
dayanağı/mesnedi olmamak, tutar tarafı olmamak, mesnetsiz olmak, savunulacak/müdafaa edilecek tarafı
olmamak, kuvvetli delilden yoksun olmak.
kabul ettireceği mazereti olmamak
Verb
dayanağı/mesnedi olmamak, tutar tarafı olmamak, mesnetsiz olmak, savunulacak/müdafaa edilecek tarafı
olmamak, kuvvetli delilden yoksun olmak.
iddialarını birer birer çürütmek, savunmasız bırakmak.
tutanakta kaydı bulunmak
Verb
biriyle resmi ilişkilerde olmak
Verb
tutanakta kayıtlı bulunmak
Verb
birşeyin üzerinde durmak
Verb
birşeyin üzerine basmak
Verb
grev gözcüsü hattında yürümek
Verb
resmî davranmak/olmak, teşrifata/merasime uymak.
There is no need to stand on ceremony with us:
Aramızda teşrifata (teklif tekellüfe) lüzum yok.
kuralları önemsememek
Verb
resmiyeti bir kenara bırakmak
Verb
... konusunda ne düşünüyorsun?
... konusunda fikrin nedir?
tanığın sorguya çekilmesi
(US) birini tanık kürsüsüne çıkarmak
Verb
liste de birinci durumda olmak
Verb
listede birinci durumda olmak
Verb
bir konuda fikir değiştirmemek
Verb
bir konuda kararlılığını sürdürmek
Verb
bir konuda kararını değiştirmemek
Verb
birşeyi birşeyin üzerine koymak
Verb