the world

  1. dünya
  2. küre
çok ağır sorumluluk taşımak, ağır sorumluluk altında olmak.
dünyada başarı kazanmak Verb
dünyanın dört bir yanındaki ... Adjective
dünyanın dört bir yanı Noun
dünyanın her yerinde Adverb
dünyanın dört bir yanında Adverb
dünyanın dört bir köşesinde Adverb
herkes, bütün cihan.
all the world to someone: (birisi için) herşey, bütün varlık, en kıymetli
şey.
My home is all the world to me.
dünyanın dört bir yanında Adverb
dünyanın penceresi olmak Verb
mutlu olmak, dünyalar kendisinin olmak, sevinçten uçmak.
bütün dünya ile uyumlu yaşamak Verb
meslek hayatına başlamak Verb
doğurmak, dünyaya getirmek.
dünya vatandaşı
sosyal seviyesi düşmek Verb
bir zamanlar iyi günler görmüş olmak Verb
doğmak Verb
elini eteğini dünyadan çekmek Verb
Ahir zaman Proper Name, Religion-Faith
kendini çok iyi hissetmek Verb
dünya çapında flaş haber
(a) dünyada, asla, kat'iyen, bütün dünyayı verseler, ne pahasına olursa olsun.
She wouldn't come to
visit us for all the world: Dünyada bizi ziyaret etmez.
I wouldn't hurt her for the world: Onu kat'iyen incitmem. (b) tıpkı, tıpatıp, aynen, tamamen.
You look for all the world like my Aunt Mary. 17.
dead to the world: dünyadan habersiz (derin uykuda, sarhoş, vb.)
dünyayı terk etmek Verb
dünyayı terketmek Verb
dünyanın dört bir bucağı
dünyanın dört bir yanından Adverb
iş hayatında başarılı olmak Verb
servet sahibi olmak Verb
hayatta başarılı olmak Verb
dünya turuna çıkmak Verb
hayatta ilerlemek Verb
dünya turuna çıkmak Verb
daha iyi günler görmüş olmak Verb
dünyayı tanımamak Verb
dünyaya hâkim olmak Verb
dünyanın gözünde
(a) asla, kat'iyen, dünyada.
I never in the world would have believed such an obvious lie: Böyle
düpedüz bir yalana dünyada/asla inanmazdım. (b) yahu, Allah aşkına.
Where in the world did you find that hat? Yahu, bu şapkayı da nereden buldun?
What in the world is he doing? Ne yapıyor Allah aşkına?
all the difference in the world: dünya kadar/ dağlar kadar fark.
come down in the world: içtimaî mevkice vb. düşmek.
make one's way in the world: hayatta muvaffak olmak.
Dünya Sanayi İşçileri Birliği: Şikagoda 1905'te kurulup 1920'de dağılan milletlerarası sendika
dünya yolculuğuna çıkmak Verb
dünyayı tanımak Verb
oğlunun dünyaya ilk adımları atmasını sağlamak Verb
dünya lideri olmak Verb
inzivaya çekilmek Verb
inzivada yaşamak Verb
dünyanın en yalnız işi (ABD Başkanlığı'nın çok ağır sorumluluklarının vurgulanması
yarım dünya turu yapmak Verb
dünya yolculuğu yapmak Verb
ünlenmek, ünü yayılmak, meşhur olmak.
dünya adamı, ehlidil, dünya halini bilir/halden anlar adam. Noun
dünya haritası Noun
dünyadan elini ayağını çekmek Verb
daha iyi bir yere gelmek Verb
sınıf atlamak Verb
daha iyi bir konuma geçmek Verb
yükselmek Verb
tecrübeli/güngörmüş kadın.
dünyanın yedi hârikasından biri.
görmüş geçirmiş/ feleğin çemberinden geçmiş.
fevkalâde, eşsiz, harikulâde, şahane.
She bakes an apple pie that is out of this world.
dünya düzenini korumak Verb
dünyanın jandarması (Amerika'nın Komünist olmayan sınırlarda bekçilik sorumluluğunu üstüne almasına saldırı deyimi
güç bir durumu azimle karşılamak Verb
Fahr-i Alem Proper Name, Religion-Faith
dünyadan elini ayağını çekmek Verb
dünyadan elini eteğini çekmek Verb
dünyadan elini eteğini çekme
dünyada yükselmek Verb
iyi kötü geçinip gitmek Verb
dünyayı görmek Verb
dünyadan el etek çekmek Verb
bir dünya yolculuğuna çıkmak Verb
Dünyanın Yedi Harikası: Mısırdaki ehramlar, Halikarnas (Bodrum)daki Artemis türbesi, Efeste Artemis mabedi,
Babilin asma bahçeleri, Rodostaki bakır heykel, Olimpteki Zeüs heykeli ve İskenderiyedeki deniz feneri.
dünya yolculuğuna çıkmak üzere olan bir gemiye tayfa almak Verb
dünyanın durumu
dünyaya hâkim olmak Verb
dünya turuna çıkmak Verb
dünya hali, dünyanın gidişi.
kıyamete kadar
dünya turu
dünya turuna çıkmak Verb
yardımsız kendi başına bırakmak Verb
dünya hali
dünyadan çekilmek
dünyadan elini eteğini çekmek Verb
görmüş geçirmiş kadın
herkes, bütün dünya.
öteki dünya
hayvanlar alemi
edebiyat âlemi/dünyası.
dünya kamuoyu
dünyanın gidişine göre.
birini dünyalar kadar sevmek Verb
bütün dünyayı yenmek Verb
dünya piyasasına hâkim olma
dünya ödemelerinde dengesizlik
ilan suretiyle teklif
sanat dünyasında etkili kişiler Noun
sanat dünyasında etkili olan şahıslar Noun
dünyayı toz pembe görmek Verb
üstün derecede başarı kazanmak, dünyaya ün salmak.
ünü/şöhreti dünyaya yayılmak.
dünyayı olduğu gibi kabul etmek Verb
çok değer vermek, çok sevmek.
birini son derece beğenmek, takdir etmek, sevmek.
He may get angry sometimes, but he really thinks the world of you.
mallarını dünyanın her tarafında satmak Verb
Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması Noun, Law
iş dünyasının ileri geleni
finans dünyasının merkezi
Karayip Korsanları: Dünyanın Sonu Noun, Cinema
Kayıp Dünya Proper Name, Cinema
eski dünya
Üçüncü Dünya
Batı dünyası Noun
batı dünyası Noun
kâinat
bütün dünyayı gezmek Verb