up and

English-Turkish Translation

  1. ânî çıkış yapmak, birdenbire … .mek/mak.
    He upped and married a show girl: Anî bir çıkış yapıp
    bir dansözle evlendi.
    Then he upped and ran away from home: Sonra birdenbire evden kaçtı.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

pick up and hold in one's arms
kucağına almak Verb
up and about
hastalıktan yeni kalkmış.
up and around
hastalıktan yeni kalkmış.
up and coming
açıkgöz
up and coming
faal
up and coming
(US) çalışkan
up and coming
çevik
up and coming
ümit verisi
up and coming
girgin
up and doing before day
gün doğmadan iş başında
up and down
aşağı yukarı
up and down
bir aşağı bir yukarı
up and over
(sinema filmleri , radyo ya da televizyonda) ses düzeyinin konuşmaların üzerine yükselmesi
up and running
kullanıma hazır Adjective
up and running
çalışır durumda Adjective
up and running
hizmete hazır Adjective
up and up
pek saygıdeğer
be up and doing
iş başında/faaliyette olmak.
We must be up and doing: Haydi iş başına!
be up and down with
(hastalıktan) kâh yatmak, kâh kalkmak.
bounce up and down
zıplamak Verb
get up and go
öncecilik, inisiyatif, atılganlık, gayret, dirilik, zindelik, canlılık, çeviklik, coşkunluk. Noun
jump up and down
zıplamak Verb
lock up and affix a seal to
mühürlemek Verb
look somebody up and down
birini baştan aşağı süzmek Verb
look somebody up and down
birini baştan ayağa süzmek Verb
look someone up and down
birini baştan ayağa süzmek Verb
look someone up and down
birini baştan aşağı süzmek Verb
look up and down for it
onu köşe bucak aramak Verb
on the up and up
(a) dürüst, candan, içten, samimi. (b) sürekli gelişmekte/ilerlemekte/iyileşmekte.
pace up and down the room
oda içinde volta atmak Verb
pick up and delivery
posta toplama ve sevkıyat servisi
sit up and take notice
şaşırmak, korkmak, heyecanlanmak.
stand up and be counted
kanaatini açıkça belirtmek.
straight up and down
dürüst
straight up and down
kolay
straight up and down
basit
tramp up and down the platform
peronda gidip gelmek Verb
walk up and down the station platform
peronda ileri geri yürümek Verb
(knowledge) picked up here and there by listening
kulaktan dolma
apologize and make up
gönül almak Verb
be scratched and torn up
deşilmek Verb
born and grown up at
doğma büyüme
dignified and dressed up
kellifelli
fit up a hotel with modern comforts and conveniences
bir oteli modern teçhizatla tefriş etmek Verb
grab and eat up
kapmak Verb
I'm fed up ! I'm sick and tired of this
illallah
lift someone up roughly and carry him off
kargatulumba etmek Verb
make up something and try to pass it off as the truth
kafadan atmak Verb
pack up bag and baggage
pılı pırtısını toplamak Verb
take a fact and make up a story to suit it
yakıştırmak Verb
up hill and down dale
her tarafa, neresi rastgelirse.
up to and including december
aralık ayı dahil ayın sonuna kadar
English-Turkish phrases from Zargan's own database