birisini hor/hakir görmek.
birinden hoşlanmamak
Fiil
birine hemen içi ısınmak
Fiil
birine hemen kanı kaynamak
Fiil
karşı gelmek/çıkmak, muhalefet/itiraz etmek, kabul etmemek, aksini iddia etmek, ayrı/zıt fikirde olmak.
He took issue with me on my proposal.
I take issue with you on that point: Bu noktada sizinle aynı fikirde değilim.
birine merhamet etmek
Fiil
birisi ile aynı seviyede/rütbede olmak.
birine şehri baştan başa gezdirmek
Fiil
birinin haksızlığını kanıtlamak
Fiil
birini kolaylıkla mağlup etmek
Fiil
birini kolayca yenmek
Fiil
birini yalancı çıkarmak
Fiil
birini haksız çıkarmak
Fiil
birini kolayca alt etmek
Fiil
birini birşey sanmak
Fiil
birini birşey olarak kabul etmek
Fiil
birinin kendi biçtiği yüksek değeri kabul etmek
Fiil
birini çocukluk günlerine götürmek
Fiil
birine çocukluk günlerini hatırlatmak
Fiil
birini elinden tutmak
Fiil
birini el inden tutmak
Fiil
bir kimseyi küçük düşürmek
Fiil
birini araba ile gezintiye götürmek
Fiil
birini arabayla gezdirmek
Fiil
birini arabasına almak
Fiil
birini hırsız sanmak
Fiil
birini namuslu saymak
Fiil
bir şeyi hile ile elde etmek
Fiil
(US) birini bir şey sanmak
Fiil
birini evine götürmek
Fiil
birinin sorumluluğunu üstlenmek
Fiil
birini suçüstü yakalamak
Fiil
birini olduğu gibi kabul etmek
Fiil
birini akşam yemeğine götürmek
Fiil
birini tehlikeli sulara çekmek
Fiil
birine sırlarını açmak
Fiil
birini çalıştırmak üzere yanına almak
Fiil
birini ortaklığa kabul etmek
Fiil
birini denemek üzere işe almak
Fiil
birini gezmeye götürmek
Fiil
birini kendi alanı dışına çıkarmak
Fiil
birini yolundan çekmek
Fiil
birini aşağı durumdan kurtarmak
Fiil
birini akşam yemeğine götürmek
Fiil
birini bir adaya götürmek
Fiil
birini nefis bir akşam yemeğine götürmek
Fiil
birini mahkemeye götürmek
Fiil
birini hastaneye götürmek
Fiil
birini bir yere götürmek
Fiil
birini birşeye götürmek
Fiil
bir kimseyi parasından/malından mahrum etmek, soyup soğana çevirmek, varını yoğunu (elinden) almak.
birini karakola götürmek
Fiil
birini himayeye almak
Fiil
birini koruma sına almak
Fiil
birinin sözünü kesmek
Fiil
(birini) öldürmek, canına kıymak.
take (one's) own life: intihar etmek, kendi canına kıymak.
(birisinin) tarafını tutmak, (birisini) desteklemek/korumak/savunmak/müdafaa etmek.
birisinin söylediklerine inanmak.
take my word for it! sözüme inan!
(a) itirazsız kabul etmek.
He took for granted all that his parents told him. (b) doğru kabul
etmek, olmuş gibi farzetmek, muhakkak saymak.
You take too much for granted: Herşeyi doğru kabul ediyorsun/olmuş bitmiş gibi farzediyorsun. (c) olağan/tabiî saymak, aksini düşünememek.
He took for granted that the invitation included his wife.
(birinin) ekmeğini elinden almak, geçimine/nasibine engel olmak.
birisiyle alay etmek, alaya almak.
sözü (birisinin) ağzından kapmak, konuşmasına fırsat vermemek.
birisi aleyhinde dava açmak.