glove

  1. Noun, Textile Industry eldiven
  2. eldiven.
    boxing glove: boks eldiveni.
    baseball glove: beyzbol eldiveni.
    glove-box:
    eldiven kutusu.
    glove compartment: (otomobilde) eldiven kompartmanı/gözü.
    glove-puppet: ele giyilen kukla.
  3. (bkz: gauntlet ).
  4. eldiven giydirmek/geçirmek/takmak.
  5. eldiven vazifesi görmek.
yumruk/boks eldiveni.
tıpatıp uymak, biçilmiş kaftan olmak, tam ölçüsünde/kararında olmak.
sıkı fıkı, çok samimî.
… ile sıkıfıkı, çok samimî/yakın, canciğer, aradan su sızdırmamacasına (özellikle fena bir kimse veya
şeyle sıkı işbirliği için kullanılır).
deri eldiven
fırın eldiveni Noun, Food-Kitchen
meydan okumak, mücadeleyi kabul etmek.
mücadeleyi kabul etmek Verb
mülâyim görünüş altında çelik gibi irade.
haşin, sert ve insafsız tabiati gizleyen yumuşak ve dostane tavır.
the/an iron hand in the/a velvet
glove: kibarlık ve nezaketle maskelenmiş şiddet/metanet/zulüm.
alet tablosu eldiven gözü
torpido gözü Transport
(araba) özel eldiven koyma bölmesi
güderi eldiven
benli olmak Verb
biriyle tıpatıp uyuşmak Verb
… ile sıkıfıkı, çok samimî/yakın, canciğer, aradan su sızdırmamacasına (özellikle fena bir kimse veya
şeyle sıkı işbirliği için kullanılır).
birine meydan okumak Verb
… ile iyi uyuşmak/anlaşmak, dostça geçinmek, yakın dost/arkadaş olmak, sıkıfıkı olmak, aralarından su sızmamak.