background

English-Turkish Translation

  1. Noun, Software fon
  2. Noun, Software zemin
  3. Noun, Software arka plan
  4. arka plan.
    He has a lot of power, but he prefers to remain in the background. (bkz: foreground )
  5. (resimde) zemin, diplik, geri, fon.
    a portrait against a blue background: mavi zemin üzerine yapılmış bir portre.
  6. (bir olayı/durumu izaha yarayan toplumsal, tarihî vb.) önertiler.
    the background of the war: harbin önertileri.
  7. temel eğitim, tecrübe, gelişme, yetişme ve olgunlaşma alanı, görgü, aile terbiyesi.
    He has a technical
    background: Teknik alanda yetişmiştir.
    a young man of excellent background: mükemmel yetişmiş bir genç.
  8. temel etkenler ve çevre koşulları: bir olayın nedenini oluşturan fiziksel, kültürel, ruhsal etkenler;
    bir şeyin anlaşılmasına yarayan temel ilkeler/bilgiler.
    background information: temel bilgiler.
    I'll need a bit more background (information) before I can help you.
  9. Physics (a) taban sayımı: bir sayaç algıcına, incelenen ışımetkin kaynak dışından gelen asalak ışınların yol
    açtığı saymalar. (b) incelenen olayı açıklığa kavuşmaktan meneden/örten etkenlerin tümü.
    background noise: dip gürültüsü.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

academic background
öğrenim durumu Noun, Education-Training
academic background
eğitim durumu Noun, Education-Training
academic background
öğrencinin eğitim durumu
be kept in the background
gölgede kalmak Verb
business administration background
iş yönetimi deneyimi
business background
iş deneyimi
business training background
işletme eğitimi görmüş
business training background
işteki deneyim geçmişi
define itself against the background
zemin üzerinde iyi belirmek Verb
educational background
eğitim durumu Noun, Education-Training
educational background
öğrenim geçmişi
educational background
öğrenim durumu Noun, Education-Training
ethnic background
etnik köken Noun, Politics-Intl. Relations
factual background
olaylar Noun, Law
family background
soyu sopu
family background
aile geçmişi
family background
aile durumu
fill in the background
konuya açıklık getirmek Verb
financial background
mali durumu
in the background
gözden uzak
in the background
belirsiz
in the background
muğlak
in/into the background
belirsiz, muğlâk, farkedilmeyen, göze gözükmeyen.
keep in the background
gizli/örtülü tutmak, göstermemek, arka planda kalmak.
He kept his dishonest dealings in the background .
marketing background
pazarlama deneyimi
political background
siyasi geçmişi
professional background
mesleki geçmiş
social background
sosyal durumu
social background
toplumsal ortam
background dancer
arkaplan dansçısı Noun, Employment
background extinction
bir felaketten kaynaklanmayan yokolus Noun, Biology
background extinction
olağan yokoluş (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Noun, Biology
background job
artalan işi Information Technology
background lighting
arka plan ışığı Noun, Cinema
background music
destekleyici müzik, dip/fon müziği.
background noise
uğultu.
background noises
arkadaki gürültüler Noun
background paper
referans belgesi
background preparation
dava hazırlıkları Noun
background processing
artçıl işlem
background program
artçıl program
background projection
geriden gösterim: film veya TV için çekilecek olaya sahne olmek üzere önceden çekilip perde üzerine izdüşürülmüş resim.
background set(ting)
dip bezemi.
background sound
fon müziği
background story
olayın ardındaki gerçekler
background studies
genel kültür
background study
şahsın geçmişinin araştırılması
play something as background music
fon müziği çalmak Verb
back ground
pazarlama kampanyasıyla ilgili ikincil bilgi
back ground
bir reklamda geri plan
back ground
bir radyo yayını ya da filmde ses efektleri ya da fon müziği
English-Turkish phrases from Zargan's own database