beg

  1. Verb dilemek, dilenmek, sadaka istemek.
    to beg alms: sadaka istemek.
    to beg forgiveness: af
    dilemek.
    to beg (for) one's bread: ekmek dilenmek.
    to beg a favor of someone: birisinden lûtuf dilemek.
    I beg your pardon: Affedersiniz/özür dilerim.
  2. Verb yalvarmak, rica etmek, istemek.
    to beg (of) someone to do something: birisinden bir iş yapmasını
    rica etmek.
    I beg of you, do not be angry: Rica ederim, kızmayınız.
    He begged and begged until I said yes: Bana evet dedirtene kadar yalvardı.
  3. Verb mesnetsiz olarak doğru kabul etmek.
    beg the question: davayı/iddiayı ispatlanmış kabul etmek.

    A statement that begs the very point we're disputing: İtiraz ettiğimiz noktayı mesnetsiz olarak doğru kabul eden bir beyan.
  4. Verb kaçınmak, konudan uzaklaşmak, asıl konuya yaklaşmamak.
    Your plan is interesting, but it seems to beg the real difficulties.
  5. Verb (serbestçe) beyan/ifade etmek. (Bu anlamda “izninizle” diye tercüme edilir).
    I beg to point out that
    your facts are incorrect: İzninizle belirteyim ki, gösterdiğiniz deliller yanlıştır.
    I beg to differ: İzninizle ben bu fikirde değilim.
  6. Verb (köpek) salta durmak.
    Beg! Salta dur!
  7. Noun bey.
özür dilemek Verb
dilenerek hayatını kazanmak Verb
yalvarılmak Verb
Uluğ Bey Noun, Names
sadaka istemek Verb
merhamet dilemek Verb
bir şey için izin istemek Verb
bir şey yapmak için izin istemek Verb
bir şey için izin zni istemek Verb
(a) özür dilemek, mazeret beyan etmek.
He had promised to drive us to theater, but begged off at the
last minute. (b) birini affettirmek.
özür zrü dilemek Verb
ayaklarına kapanmak Verb
sorunu halletmek dilmiş varsaymak Verb
dava ya da iddiayı kanıtlanmış saymak Verb
dava ve iddiayı kanıtlanmış varsaymak Verb
Müsaadenizle ben bu fikirde değilim.
Kabul etmiyorum.
Kusura bakmayın ama ben aynı fikirde değilim.
affımı dilerim
affınızı rica ederim
buyur buyrun