boundary

  1. Noun sınır (çizgisi), hudut (hattı), kenar.
  2. Noun
    frontier ile ayni anlama gelir. sınır: bir sayı kümesindeki her
    x ögesi için
    x

    M koşulunu sağlayan
    M sayısı.
    boundary condition: sınır koşulu.
    boundary point: sınır noktası.
    boundary value problem: sınır değer sorunu.
  3. Noun (krikette) topu bir veya birkaç sekmede sınıra ulaştıran vuruş.
haddini aşmak Verb, Idioms
fazla ileri gitmek Verb, Idioms
çizmeyi aşmak Verb, Idioms
sınırı ayarlamak Verb
yapay sınır
sınır anlaşmazlığı
sınır ihtilafı
banliyö
bir sınırın genişletilmesi
sınır saptamak Verb
bir sınır saptamak Verb
sınır çekmek Verb
bir sınır çizmek Verb
sınır çizmek Verb
sınır oluşturmak Verb
bir sınır oluşturmak Verb
sınırsız
ülke sınırı
milli sınır
bölgesel sınır
özel sınır
sınır işareti olarak tayin olunan şeyler
doğal sınır
sektör sınırı
kıyı kenar çizgisi Noun, Zoning Law
sınır aşmak Verb
batı sınırı
sınır koşulu Information Technology
sınır antlaşması
sınır geçiş yeri
sınırı geçme
sınır gümrüğü
sınır kavgası Noun
sınır hendeği
sınır çiti
sınır katmanı: akan sıvının boru kenarına yapışım
(adhesion) ve ağdalık
(viscosity) yüzünden
yapışıp hemen hemen hareketsiz olan kısmı.
sınır aydınlatma
(a) sınır/hudut çizgisi, (b) partition line.
(armalarda) sınır/bölüm çizgisi.
bir gayrimenkulün sınır çizgileri Noun
bir gayri menkulün sınır çizgileri Noun
sınır işareti
sınır kazığı
sınır sorunu
koyun/sığır besleme sahasının sınırlarını kontrol edip yıkılan çitleri tamir eden kimse.
sınır taşı
sınır davası Noun
sınır değer Information Technology
sınır ihlali Noun, Psychoanalysis
insan bilgisi sınırının ötesinde olmak Verb
insan bilgisi sınırınin ötesinde
sınırı yeniden tespit etmek Verb
(Br) seçmen bölgesi daimi komisyonu
yüzeykatman: yeryüzünü saran kalınlığı 100 m.'den az hava tabakası.
surface layer, friction layer,
ground layer ile ayni anlama gelir.
Noun
batısınırı batı avrupa birliği