bir başına bırakılmak
Verb
kendi takdirine bırakılmak
Verb
kendi olanaklarıyla baş başa kalmak
Verb
office emanetçiden eşyalarını geri istemek
Verb
sol gözünü kullanamaz olmak
Verb
kendi imkânlarıyla başbaşa kalmış
sol eğilimli
Adjective, Politics-Intl. Relations
sol tandanslı
Adjective, Politics-Intl. Relations
sol cenah
Noun, Politics-Intl. Relations
sol camia
Noun, Politics-Intl. Relations
sol entelijansiya
Noun, Politics-Intl. Relations
sol alt kadran
Noun, Anatomy
sol alt bölge
Noun, Anatomy
ortanın solunda olmak
Verb
sol üst kadran
Noun, Anatomy
sol üst bölge
Noun, Anatomy
kalmak.
There was nothing left to me but to leave the country: Bana memleketi terk etmekten başka
yapacak bir şey kalmamıştı (başka çare yoktu).
My assistant prepared the whole project, there was nothing left to me but to sign it: Bütün projeyi asistanım yaptı, bana sadece imza etmek kaldı.
Avrupa solu (Avrupa Parlamentosu'ndaki sosyalist parti grubuna ve Avrupa Sosyalist Hareketi'ne verilen ad
sola yaslamak
Verb, Information Technology
bitkin ve mecalsiz olmak
Verb
daha savaşacak gücü kalmış olmak
Verb
henüz bazı şüpheler beslemek
Verb
sol tarafı takip etmek
Verb
sol taraftan ayrılmamak
Verb
marjinal sol
Noun, Politics-Intl. Relations
İngiltere'de eski libaral felsefeyi reddeden genç radikaller tarafından başlatılan sonradan özgürlük
ve bireyselliği engellediği inancıyla kudrete kar
önündeki arabayı sollamak
Verb
ilerici sol
Noun, Sociology
radikal sol
Noun, Politics-Intl. Relations
her yerde, her tarafta, her yönde.
Hit out right and left: Hem nalına hem mıhına vurmak.
merkez sol
Noun, Politics-Intl. Relations
devrimci sol
Noun, Politics-Intl. Relations
sola yaslamak
Verb, Information Technology
sola yaslanmış
Information Technology
sola yaslama
Information Technology
sol kulakçık
Noun, Anatomy
sol kıyı: Pariste Sen nehrinin güneyindeki sanatçı, yazar ve öğrenci semti.
(a) (beyzbolde) sol saha, (b) sol saha oyuncusu.
(beyzbolde) sol saha oyuncusu.
sol frontal lob
Noun, Anatomy
sol frontal bölge
Noun, Anatomy
sol alın lobu
Noun, Anatomy
sol alın bölgesi
Noun, Anatomy
sol yarımküre
Noun, Anatomy
sola yaslamak
Verb, Information Technology
(Br) emanet için bırakılmış valiz
emanete teslim edilmiş bagaj
sol oksipital lob
Noun, Anatomy
sol oksipital bölge
Noun, Anatomy
sol ense lobu
Noun, Anatomy
sol ense bölgesi
Noun, Anatomy
sol artkafa lobu
Noun, Anatomy
sol artkafa bölgesi
Noun, Anatomy
sol parietal lob
Noun, Anatomy
sol parietal bölge
Noun, Anatomy
sol temporal lob
Noun, Anatomy
sol temporal bölge
Noun, Anatomy
sol şakak lobu
Noun, Anatomy
sol şakak bölgesi
Noun, Anatomy
sol karıncık
Noun, Anatomy
sol ventrikül
Noun, Anatomy
sol, solkanat: sosyal, politik ve ekonomik alanda mevcut düzeni yıkıp geniş kapsamlı devrim yapma yanlısı
olan parti/grup. right.
sol kanat, sol eğilimli parti/kurum vb.
Noun
bir anlaşmaya dahil edilmemek için talepte bulunmak
Verb
sözü edilmemesi daha iyi olmak
Verb
birinin takdir yetkisine bırakılmak
Verb
birinin emlakini tevarüs etmek
Verb
be left holding the bag): (a) başkasının yarım bıraktığı iş) üzerinde kalmak/üstüne yıkılmak,
sorumluluk üzerinde kalmak, (b) eli boş dönmek,
argo hava almak, açıkta kalmak.
bir satıştan arta kalmak
Verb
satıştan arta kalmak
Verb
satıştan arda kalmak
Verb
birinin ihtiyarına (seçimine) bırakılmış olmak
Verb
hâkimin takdirine bırakılmak
Verb
mahkemenin takdir yetkisine bırakılmak
Verb
parasız pulsuz bırakılmak
Verb
sağa/sola bak! (yürüyüş halinde başla selam için verilen komut).
eyes front! ileri bak!
para cezasının tutarı hâkimin takdirine bırakılmıştır
elimizde kalan mallar
Noun
gitme telaşı içinde kalemini unuttu
trene yetişmek için acelesinden şapkasını takside unuttu
tamamen yanlış/hatalı, çığırından/zıvanadan çıkmış.
(Br) boş bırakılmış oy pusulası