(kidnapping , US) rüştünü ispat etmemiş birini kaçırmak
Verb
Anadolu
Noun, Place Names
Küçük Asya
Noun, Place Names
Küçük Asya
Proper Name, Place Names
kanuna karşı gelen reşit olmayan kişi
gemilerin çarpışmasında ortak suç durumunda kimin daha çok kimin daha az kusuru olduğu kuralı
küçük, ufak, daha küçük, küçükçe.
minor axis: (elipste) küçük eksen.
a minor fault: küçük
bir hata/kusur.
Asia minor: Küçük Asya.
He left most of his money to his sons, his daughter received only a minor share of his wealth.
minor order: (Katolik kilisesinde) küçük ruhban sınıfı.
minor party: küçük parti, temsilci sayısı hükümet politikasını etkilemeyecek kadar az olan parti.
ikince derecede, tâli, önemsiz, küçük rütbeli (kimse).
The young actress was given a minor part in the new play. a minor composer/poet. a minor wound.
ergin olmayan, rüştünü ispat etmemiş (kimse).
major
. Smith minor: küçük Smith,
soyadları Smith olan iki kardeşin küçüğü.
minör, yarım derece pest sese ait.
minor key: minör anahtarı.
minor mode: minör skalası/anahtarı.
minor triad: küçük üçlü.
Music
(a) azınlık+, azınlığa ait, (b) ergin olmayanlara ait.
tâli/yardımcı ders, öğrencilerin tâli öğrenim konuları (ile ilgili).
minor premise ile ayni anlama gelir. küçük önerme, suğra.
minor term: küçük terim.
Logic
(sporda) ikinci lig.
the minors: ikinci lig maçları.
minor league(r) ikinci lig (oyuncusu).
yandal
Noun, Education-Training
ikinci derecede rol oynayan kimse
(US) ufak para (5 sent'lik
küçük nifak
Noun, Religion-Faith
(üniversitede) ikinci branş olarak almak.
küçük cihad
Noun, Religion-Faith
asteroid ile ayni anlama gelir. küçük gezegen/seyyare: Mars (Merih) ve Jupiter (Müşteri) arasında
yerleşmiş ve güneş etrafında dönen, çapları 1 km'den 773 km'ye kadar değişen binlerce gök cisminden biri.
ufak tefek onarımlar
Noun
küçük şirk
Noun, Religion-Faith
küçük farklılıkların narsisizmi
Noun, Psychoanalysis
küçük benzerliklerin narsisizmi
Noun, Psychoanalysis
ihmal edilen reşit olmayan küçük
ikinci derece önemi olan sorun