oneself

  1. Pronoun kendi(si), kendi kendini, kendi kendine, bizatihi.
    One might ask oneself if it is worth trouble:
    İnsan kendine “acaba zahmete değer mi” diye sorabilir.
  2. Pronoun bizzat (ifadeyi kuvvetlendirici olarak).
    To do something oneself is often easier than getting someone
    else do it: Bir işi bizzat yapmak, ekseriya başkasına yaptırmaktan daha kolaydır.
kendini çevreye uydurmak Verb
kendini çevreye uydurmak Verb
kişinin kendini derslerine vermesi
kendini görevine vermek Verb
kendiyle dolu olmak Verb
çevreyle daha yakın ilişkiye girmek Verb
birinin merhametine sığınmak Verb
eve kapanmak Verb
çocukları için kendini feda etmek Verb
yetkisini iade etmek Verb
önemli bir tavır takınmak Verb
kıyabilmek, içi götürmek, … derecede insafsız olmak.
How can you find it in your heart to beat that child?
dostlarıyla ters düşmek Verb
kendini yeni işine ayarlamak Verb
kendini çevresine uydurmak Verb
becerikliliğiyle övünmek Verb
taahhütlerinden kurtulmak Verb
bir şeyi canının istediği kadar yapmak Verb
(kötü bir işe) adı karışmak, methaldar olmak, (bir işte) parmağı olmak.
Don't lend yourself to foolish
schemes. I shall not lend myself to your scheme.
(kimseden yardım görmeden) sırf kendi gayretiyle ilerlemek/terakki etmek.
I admire him for pulling
himself up by his own bootstraps: Onun sırf kendi gayretiyle ilerlemesine hayranım.
işine kendini uydurmak Verb
tevekkül etmek Verb
kaderine katlanmak Verb
başınin çaresine bakmak Verb
birinin dostluğunu/sevgisini kazanmaya çalışmak.
birinin insafına/merhametine sığınmak,
k.d. ocağına düşmek.
gaybubet etmek Verb
(mahkeme) huzuruna çıkmamak Verb
masturbate.
uymak Verb
intibak etmek Verb
alışmak Verb
eğlenmek Verb
gönül eğlendirmek Verb
oynamak Verb
silahlanmak Verb
(a) kudretini/otoritesini gösterecek şekilde davranmak, (b) dikkati üzerine çekmek.
terbiyesini takınmak Verb
rahat durmak Verb
çılgın, çılgına/deliye dönmüş, âdetâ aklını kaçırmış, aşırı heyecana kapılmış, kendinden geçmiş.
to
be beside oneself (with anger): (öfkeden) kendini kaybetmek, çılgına dönmek, gözü bir şeyi görmemek.
He is quite beside himself (with excitement): (Heyecandan) yerinde duramıyor.
He is beside himself with joy: Sevincinden uçuyor/yerinde duramıyor/içi içine sığmıyor.
ilerlemek, zenginleşmek, bilgi/servet/mevki kazanmak.
kendini taahhüt altına sokmak Verb
yalnız
yalnızca
kendi kendine
başlı başına
temizlemek Verb
kendini temize çıkarmak Verb
vardığı kararı ilân etmek Verb
bağlamak Verb
bir şeye söz vermek Verb
karara varıp
kendini toplamak Verb
yatışmak Verb
saklanmak Verb
kendini sınırlamak Verb
kendini avutmak Verb
gönül avutmak Verb
bir dediği bir dediğini tutmamak Verb
tenakuza düşmek Verb
kendiyle çelişmek Verb
kendini mahkûm etmek Verb
bürünmek.
to cover oneself with glory: şan ve şeref kazanmak.
He covered himself with ridicule:
kendini gülünç duruma düşürdü.
haç çıkarmak Verb
kendini aldatmak Verb
fikrini açıkça belirtmek Verb
kendini korumak Verb
kendini alçaltmak Verb
kendini inkâr etmek Verb
kendini öldürmek Verb
kendi kendini mahvetmek Verb
kayıtsızlığını göstermek Verb
kendini ehliyetsiz kılmak Verb
ayrılmak Verb
bir işten vazgeçmek Verb
temeyyüz etmek Verb
temayüz etmek Verb
oyalanmak Verb
kendini sıkıntıya sokmak Verb
kendini oyalamak Verb
giyinmek Verb
kurulanmak Verb
kendisini göstermemek, gözden uzaklaşmak, kendini çekmek, bir tarafa/köşeye çekilmek.
self-effacing:
çekingen.
The shy boy effaced himself by staying in the background.
keyif çatmak Verb
keyfine bakmak Verb
eğlenmek Verb
sefa sürmek Verb
rahatına bakmak Verb
kaydolmak Verb
yazılmak Verb
eğlenmek Verb
sipere girmek Verb
yabancılaşmak Verb
kendini aşmak Verb
(a) özür/af dilemek, (b) muaf tutulmak, serbest bırakılmak.
to excuse oneself from the duty. (c)
(gitmek vb. için) izin/müsaade istemek.
He excused himself from the party.
inzivaya çekilmek
(a) (meramını/maksadını) anlatmak.
Let me explain myself. (b) mazeret bulmak, sebep göstermek,
hesap vermek.
Late again, John? I hope you can explain yourself.
(karşısındakinde cinsel arzu uyandırmak maksadıyla) tenasül uzvunu göstermek.
meramını anlatmak Verb
elinden geleni yapmak Verb
paçayı kurtarmak Verb
yelpazelenmek Verb
kendini beğenmek, kendini bir şey zannetmek.
He fancies himself (as) the fastest swimmer.
He
fancies his French: Fransızcasını bir şey zannediyor/Fransızca biliyorum diye kurumlanıyor.
kendine gelmek, kendini toplamak, iyi olmak, tam sıhhatte olmak.
I don't feel quite myself: Kendimi iyi hissetmiyorum.
hayalinde canlandırmak Verb
kendine gelmek, öz benliğini/şahsiyetini bulmak, kendi kabiliyet ve meziyetlerini keşfetmek.
kendini zorlamak Verb
yalan yere yemin etmek Verb
yerleşmek Verb
evini döşeyip yerleşmek Verb
kendi kendine servis yapmak Verb
gizlenmek Verb
saklanmak Verb
kendini kutlamak Verb
küçük düşmek Verb
gayrete gelmek Verb
kimliğini ispat etmek Verb
kimlik ispat etmek Verb
kendi kendini suçlamak Verb
zarar ve ziyanını bir kimseden çıkarmak Verb
kendini eğitmek Verb
göğüslemek Verb
kendini takdim etmek Verb
canına kıymak Verb
kendini öldürmek Verb
alçalmak Verb
tenezzül
görgü kurallarına aykırı davranmak Verb
kötü harekette bulunmak Verb
metanetini takınmak Verb
cesur olmak Verb
üstüne yükümlülük almak Verb
alışmak Verb
uymak Verb
alışmak Verb
uymak Verb
kendini çok yormak Verb
kendini aşırı yormak Verb
çok çabuk büyümek Verb
kendini fazla yormak Verb
dikilmek
hoşuna gideni yapmak Verb
canı istediği gibi hareket etmek Verb
övünmek Verb
hazırlıklı olmak Verb
orospuluk yapmak Verb
kendini kanıtlamak Verb
kendini temize çıkarmak Verb
sınavla bir ehliyete sahip olmak Verb
doğrulmak Verb
kalkmak Verb
işleri düzene koymak Verb
ayağına dolanmak Verb
zarar veya masrafı telafi etmek Verb
kendini tazelemek Verb
kaydolmak Verb
harcadığı parayı geri almak Verb
zarar ziyanını bir şeyden çıkarmak Verb
kendini tekrarlamak Verb
kendini tekrar etmek Verb
tekrar tekrar aynı şeyi söylemek Verb
sürekli aynı şeyi tekrar etmek Verb
geldiğini bildirmek Verb
kendini tutmak Verb
sıkınmak Verb
fikrini tamamen değiştirmek Verb
korunmak Verb
kazınmak Verb
yerleşmek Verb
silkinmek Verb
çalkalanmak Verb
silkelenmek Verb
gözükmek Verb
arzı endam
istavroz çıkarmak Verb
sabunlanmak Verb
zorla geçerek kendine yol açmak Verb
kendini yerleştirmek Verb
kendini sınırlamak Verb
tabi olmak Verb
birinin emrine girmek Verb
(kendinin) işine gelmek Verb
işine gelmek Verb
geçimini kendi sağlamak Verb
geçinmek Verb
kendini derleyip toplamak Verb
boşalmak Verb
soyunmak Verb
örtünmek Verb
kendini haklı göstermek Verb
suçsuzluğunu kanıtlamak Verb
ısınmak Verb
kendini tartmak Verb
insanın kendi içinde