pressing

English-Turkish Translation

  1. evgin, ivedi, acele, mübrem, müstacel, hemen yapılması gereken, önemli, ihmale gelmez.
    pressing business DEVAMINI OKU
    matters prevented him from taking a holiday. GİZLE
  2. ısrarlı, ısrar eden, ısrarla üzerinde duran, musir.
    My friends gave me a pressing invitation. They DEVAMINI OKU
    were so pressing that I couldn't refuse them: Arkadaşlarım beni ısrarla davet ettiler. O kadar ısrar ettiler ki reddedemedim. GİZLE
  3. basma, baskı, kalıplama.
    pressing of phonograph records.
  4. basılmış şey, baskı/kalıp işi.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

Forging, pressing, stamping and roll-forming of metal; powder metallurgy (NACE code: C25.5)
Metallerin dövülmesi, preslenmesi, baskılanması ve yuvarlanması; toz metalürjisi (NACE kodu: 25.5) Noun, Trades-Professions
Forging, pressing, stamping and roll-forming of metal; powder metallurgy (NACE code: C25.5.0)
Metallerin dövülmesi, preslenmesi, baskılanması ve yuvarlanması; toz metalürjisi (NACE kodu: 25.50) Noun, Trades-Professions
have more pressing things on one's plate
yapacak daha önemli işleri olmak Verb
pressing of one's point
fikrinde ısrar etmek Verb
flesh- pressing
çok sayıda insanla tokalaşma
flesh- pressing
(US) özellikle
hot pressing
gramofon plağına ses kaydı esnasında tam soğumadan önce hava akımı vermek suretiyle yüzeyde su dalgası etkisi oluşturma
not to need much pressing
pek acelesi olmamak Verb
require pressing
teşvik gerektirmek Verb
require pressing
destek gerektirmek Verb
pressing business
acil iş
pressing business
ivedi iş
pressing danger
yaklaşan tehlike
pressing debt
acele ödenmesi gereken borç
pressing debts
acil ödenmesi gereken borçlar Noun
pressing demand
acil talep
pressing invitation
acele davet
pressing matter
acele iş
pressing matter
acil mesele
pressing necessity
acil ihtiyaç
pressing need
acil ihtiyaç
pressing seamen
gemiye tayfa yazma
pressing social need
zorunlu toplumsal gereksinim Noun, Rights-Freedoms
pressing the flesh
el sıkmak (bir adayın seçmenler arasında herhangi bir tür beden teması
be in pressing need of repair
acil tamir gerektirmek Verb
be pressing against the barriers
parmaklıklara dayanmak Verb
be pressing for a decision to be made
bir karar almak için zorlamak Verb
he was very pressing and I could not refuse
çok ısrar etti reddedemedim
measure of pressing urgency
acil önlem
mill for pressing out oil from seeds
ezimevi
English-Turkish phrases from Zargan's own database
 
 
Bize Ulaşın
Geri-bildirimde bulunun