bulaşık bezi
Noun, Household Appliances
(a)
Brit. sızıldanmak, şikâyet etmek.
I wish you'd stop chewing the rag and get on with your work. (b)
ABD çene çalmak, lâkırdı etmek.
çok yorulmak, hurdası çıkmak.
kızdıran/öfkelendiren şey.
Noun
çene çalmak, uzun uzadıya konuşmak/münakaşa etmek, dırdır etmek.
(US) kıymetten düşmüş para
parşömen kâğıdı, paçavralardan yapılmış iyi cins kâğıt.
Noun
kırpıntılardan örülen kilim.
Noun
özellikle kadın ve çocuklar için kumaş tasarımı
kumaş tasarımı , üretim ve satışını kapsayan ticaret
üretim ve satışını kapsayan ticaret
son derece kızdıran/öfkelendiren.
Any statement against the government is like a red rag to that minister:
hükümet aleyhinde söylenen her söz bakanı son derece öfkelendirir.
al görmüş boğa gibi.
It's like a red rag to him= it makes him to see red: Bu onu müthiş kızdırır.