rag

  1. Noun, Textile Industry paçavra
  2. Noun çul, çaput, paçavra, eski/ yırtık kumaş/bez parçası.
    rag baby/doll: kumaştan yapılmış kukla/bebek.

    He cleaned the car with an oily rag .
  3. Noun parça, lime. kırıntı, döküntü, kırpıntı.
    mec. zerre.
    There isn't a rag of proof that he did
    it: Onun yaptığına dair zerre kadar delil yok
  4. Noun değersiz/âdi gazete/dergi, paçavra.
  5. Noun, Botany (narenciyede) çekirdek kılıfı, eksen etrafındaki zar.
  6. Noun (a) azar(lama), pay(lama), zılgıt, (b) alay, matrak, kaba şaka, eşek şakası.
    They pushed him into
    the river for/as a rag . (c) gürültü, şamata, (d) öğrencilerin toplu olarak sokakta gezip bir cemiyete vb. para toplaması.
    On a rag day we collected $500 for the hospital.
  7. Noun, Music kesik tempolu müzik parçası. (bkz: ragtime )
  8. Verb azarlamak, paylamak.
  9. Verb alay etmek, alaya almak, matrak geçmek, takılmak, şaka yapmak.
    They ragged him about his big ears/for having such big ears.
  10. Verb gürültü ile/muziplik yaparak eğlenmek, kaba şakalarla işkence etmek.
bulaşık bezi Noun, Household Appliances
öfkelenmek Verb
kızmak Verb
(a)
Brit. sızıldanmak, şikâyet etmek.
I wish you'd stop chewing the rag and get on with your
work. (b)
ABD çene çalmak, lâkırdı etmek.
çok yorulmak, hurdası çıkmak.
mendil
kızdıran/öfkelendiren şey. Noun
çene çalmak, uzun uzadıya konuşmak/münakaşa etmek, dırdır etmek.
dilenci
bulaşık bezi
(Br) paçavracı
(Br) sokak eskicisi
karmakarışık şey
yama bohçası Noun
bez/kumaş bebek. Noun
bitpazarı
luffa (1). Noun
(US) kıymetten düşmüş para
kâğıt para
parşömen kâğıdı, paçavralardan yapılmış iyi cins kâğıt. Noun
kırpıntılardan örülen kilim. Noun
giyim sanayi
özellikle kadın ve çocuklar için kumaş tasarımı
kumaş tasarımı , üretim ve satışını kapsayan ticaret
üretim ve satışını kapsayan ticaret
terzilik
son derece kızdıran/öfkelendiren.
Any statement against the government is like a red rag to that minister:
hükümet aleyhinde söylenen her söz bakanı son derece öfkelendirir.
al görmüş boğa gibi.
It's like a red rag to him= it makes him to see red: Bu onu müthiş kızdırır.

Dağ eteği