single

English-Turkish Translation

  1. Adjective tek, bir.
    a single example. A single tree gave shade from sun. Not a single one of her neighbors
    gave her any help.
    every single day: her gün, Tanrının her günü.
    not a single one: hiç mi hiç, bir tek bile yok.
  2. Adjective özel, hususî, tek kişilik.
    a single bed.
  3. Adjective biricik, yegâne.
    He was the single survivor.
  4. Adjective bekâr, evlenmemiş.
    a single man.
    the single state: bekârlık. 5 bekârlara ait.
  5. Adjective bire bir, iki tarafta yalnız birer rakip bulunan (oyun vb.).
    single combat: iki kişi arasında çarpışma.
  6. Adjective münferit, ayrı.
  7. Adjective yalnız.
  8. Adjective sağlam.
  9. Adjective sade, basit.
  10. Adjective saf.
  11. Adjective yalın kat, tek katlı.
  12. Adjective çiçekleri yalınkat olan.
  13. Adjective tekdüze, herkese uygulanabilen.
  14. Adjective içten, yürekten, samimi.
  15. Verb
    single out: seçmek, (seçip) ayırmak, seçip bir tanesini almak.
    to single out a fact for special
    mention.
    single out someone: birçok kimse arasından birini seçip ayırmak.
  16. Verb birer birer almak.
  17. Verb (beyzbol) bir vuruşla ilk kaleye ulaşmak.
  18. Noun birey, tek kişi, tek şey.
  19. Noun özel/ tek kişilik oda.
  20. Noun
    one-base hit ile ayni anlama gelir. (beyzbolde) oyuncuyu birinci kaleye ulaştıran vuruş.
  21. Noun iki oyuncu ile oynanan oyun.
  22. Noun teklik, bir dolarlık banknot.
    a five and five singles: bir beşlik, beş tane de teklik.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

single continuing infringement
süregelen tek ihlal Noun, Competition Law
single-use
tek kullanımlık Adjective
every single
her bir
renewable term life insurance single
bekârlık hayat sigortası Noun
single (sole) procuration
yegâne vekil
single a
tek hissedar
single act
tek senet Noun, Law
Single Administrative Document
Tek İdari Belge
single adultery
yalnız biri evli olan bir kadınla bir erkeğin zinası Noun
single adventure
(Br) münferit iş fırsatı
single bed
tek kişilik yatak
single bedroom
tek kişilik yatak odası Noun
single bill
kambiyal
single bill
(noterden) borç vaadi
single bill
tek nüsha olarak hazırlanan poliçe
single bill
tek bir nüsha olarak hazırlanan poliçe
single bond
tek bağ.
single bond
tek bağ Noun, Chemistry
single borrower
ferdi kredi alan
single breasted
(ceketler , pardesüler) önden tek sıra düğmeli
single cell
tek kişilik hücre
single column
tek sütun
single column centimetre
tek sütun santimetresi (basın reklamları için standart ölçüm birimi)
single combat
düello
single combat
mubareze Noun, Military
single compartment
tek kişilik kompartıman
single condition
tek şart (belirli bir tek olayın yer almasını veya bir işin yapılmasını gerektiren şart
single condition
tek şart (belirli bir olayın vukuunu ya da bir işin yerine getirilmesini gerektiren şart
single condition
tek şart
single continuing agreement
devam eden tek bir anlaşma Noun, Competition Law
single copy
tek nüsha
single copy sales
sattığı mal çeşidi sınırlı bir perakendeci dükkânı
single cost
birim maliyeti
single creditor
kendisine sadece bir kez kefil olunan alacaklı
single cut
tek-kesim, kıymetli taşın üst ve altta sekizer yüz olacak şekilde kesilmesi. Noun
single employer bargaining
tek ücret tarifesi pazarlığı
single engined
tek motorlu
single enterprise
şahsa ait teşebbüs
single entry
basit defter tutma usulü, ana deftere bir kere keydetme.
single-entry,
s. tek-kayıtlı. Noun
single entry accounting
tek girişli basit muhasebe sistemi
single entry bookkeeping
dönem kârının ve özsermayenin varlıklar ile borçların dönem başı ve dönem sonu durumlarının karşılaştırılması
ile hesaplandığı basit muhasebe sistemi
single entry bookkeeping
tek kayıt sistemi
single entry bookkeeping
işlemlerin yalnızca tarih sırasına göre kaydedildiği
single escheat
bir vatan haininin servetine el koyma
single european act
Avrupa Tek Senedi (Avrupa Topluluğu'nda tek iç pazar ve siyasi birlik kurulmasını amaçlar
Single European Act (SEA)
Avrupa Tek Senedi
single exchange rate
tek döviz kuru
single fare
yalnız gidiş bilet ücreti
single fare
sadece gidiş bilet ücreti
single file
tek sıra, tek sıralı dizi. Noun
single first-class cabin
tek kişilik birinci sınıf kamara
single flat home
tek katlı ev
single head socket wrench
bujon anahtarı
single house
tek başına duran ev
single house
yalnız
single item
tek meblağ (olarak
single item
tek kalem Noun
single judge
tek hâkim
single lens reflex
tek mercekli yansıtma Noun
single liability
(US) sınırlı sorumluluk (bir şirketin hissedarlarının şirketin borçlarına karşılık yalnızca hisseleri tutarında sorumlu olmaları Noun
single liability
(US) sınırlı sorumluluk
single line
tek telefon hattı
single line
tek demiryolu hattı
single line retail trade
perakende tek bir mal çeşidi ticareti
single list
(parlamento) üye listesi
single lump-sum credit
vadesi geldiğinde bir kerede ödenecek kredi
single lump-sum credit
döner kredinin aksine
single man
bekâr
single name paper
tek imzalı senet
single option
tek yönlü opsiyon (satış ya da satın alma opsiyonu
single option
tek yönlü opsiyon (satma ya da satın alma opsiyonu
single option
tek yönlü opsiyon
single out
seçmek Verb
single overall agreement
süregelen temel anlaşma Noun, Competition Law
single parts
tek tek parçalar Noun
single parts
yedek parçalar Noun
single patent
tek bir şey için alınan patent
single patent
bir tek şey için alınan patent
single payment
toptan ödeme
single payment
defaten ödeme
single payment loan
ana paranın tümünün tek vade sonunda ödeneceği kredi
single person
bekar kişi
single person
bekâr kişi
single person
bekâr
single phase current
monofaze akım
single precision
tek duyarlıklı Information Technology
single premium
defaten ödenen prim
single premium
defaten ödenen prim (hayat sigortasında teminat ve ne kadar sürerse sürsün teminatın tamamı için tek ödemenin yapılması
single premium assurance
tek primli sigorta
single premium life insurance
kararlaştırılmış sigorta döneminin başlangıcında sadece bir primin tek bir parti halinde ödendiği yaşam sigortası Noun
single premium life insurance
genelde iki yıldan beş yıla kadar olan
single price
tek fiyat
single proprietor
yegâne mal sahibi
single proprietorship
(US) özel şirket
single proprietorship
tek kişilik işletme
single proprietorship
tek kişinin sahip olduğu firma
single proprietorship
şahıs işletmesi
single proprietorship
(US) tek kişinin sahip olduğu firma
single quotes
tek tırnak işareti [
' ' ]. Noun
single recovery
uygun hasar tazminatı
single residence
tek ailenin yaşadığı ev
single residence
(US) tek ailenin yaşadığı ev
single room
tek kişilik oda
single room
tek oda
single seat
tekli koltuk Noun, Transport
single seater
(uçak) tek kişilik
single service
bir kez kullanıldıktan sonra atılacak mallar
single service
kâğıt peçeteler gibi
single shareholder
tek hissedar
single shareholder (stockholder ,)
(Br) US tek hissedar
single sideband
tek yan band. Noun
single signature
tek başına imza yetkisi
single signature
tek imza (ile temsil etme hakkı)
single signature
tek başına imza (yetkisi
single signature
tek imza (ile temsil etme hakkı
single someone out for harassment
takmak Verb
single space
metin satırları arasında boşluk bırakılmamış daktilo yazısı
single standard
tek ilke, herkese uygulanan bir tek ahlâk vb. kuralları dizisi. double standard.
single standard
monometallism
single state
bekârlık
single state
bekârlık durumu
single storey
tek katlı
single sum
defaten
single supplement
odada tek kişi kalındığında fazladan ödenecek para
single supplement
bir gezide odalarda çift kişi kalınacağı belirtildiği halde
single tax
tek dereceli vergi. Noun
single ticket
tek yönlü bilet
single ticket
yalnız gidiş bileti
single ticket
(Br) yalnız gidiş bileti
single track
tek yol
single trader
(Br) tek cins mal ticareti yapan kimse
single trader
tek cins mal ticareti yapan kimse
single use goods
dayanıksız tüketim malları Noun
single volume
tek cilt
single woman
bekâr kadın
single woman
yalnız başına (ayrı yaşayan) kadın eş
(airplane) single seater
tek kişilik
(double) single entry bookkeeping
çifte (basit) muhasebe kayıt usulü
a single thing
tane
accounting by single entry
tek girişli muhasebe sistemi
accounting by single entry
işlemlerin tarih sırasına göre kayıt edildiği basit muhasebe sistemi
bookkeeping by single entry
tek taraflı defter tutma
by single premium assurance
tek primli sigorta
embrace all the cases in a single formula
bütün durumları tek bir formül içinde toplamak Verb
European single market
Avrupa Tek Pazarı
hang by a single thread
pamuk ipliğine bağlı olmak Verb
have a single eye for
bir şeye sadece bir yönden bakmak Verb
have a single track mind
tek bir şeyle ilgilenen bir zihne sahip olmak Verb
in a single copy
tek nüsha
in one single payment
defaten
in single file
tek sıra halinde Adverb
insurance by single payment
defaten ödemeli sigorta
one single piece
parçasız
pay in a single sum
defaten ödemek Verb
trial before a single judge
tek hakim karşısında yargılanma
Common Transit and Single Administrative Document (SAD)
Ortak Transit ve Tek İdari Belge
Department of Single Market, Competition and Harmonization of Technical Legislation
Tek Pazar, Rekabet ve Teknik Mevzuat Uyumlaştırma Dairesi Noun, Organizations
Directorate of Single Market and Competition
Tek Pazar ve Rekabet Başkanlığı Noun, Organizations
United Nations Single Convention on Narcotic Drugs
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Maddelere Dair Tek Sözleşmesi Noun, International Law
English-Turkish phrases from Zargan's own database