otur(t)mak.
He sat at his desk working. They all sat by the fire. She sat the baby (down) on the grass.
Verb
yerleş(tir)mek, kâin olmak.
The house sits well on the slope: Ev yamaçtadır/yamaçta inşa edilmiştir.
Verb
(elbise) bedene uydurmak.
The coat doesn't sit well on you.
Verb
(belirtilen yerde) bulunmak.
Verb
toplantıya katılmak.
Verb
toplanmak, toplantı yapmak.
The committee sits next week.
Verb
çocuğa mukayyet olmak/bakmak.
Verb
(rüzgâr) belirli bir yönden esmek.
Verb
resim çektirmek, poz vermek.
To sit for a photographer.
Verb
(ressama/heykeltraşa) modellik etmek.
To sit for one's portrait.
Verb
(ata) binmek, binip oturmak.
sit a horse well/badly: ata iyi/kötü binmek.
Verb
sınava girme izni verilmiş olmak
Verb
sınava girmeye izin verilmiş olmak
Verb
sınava girmeye izin zni verilmiş olmak
Verb
bir duruşmanın sonuna kadar oturmak
Verb
bir dersin sonuna kadar kalmak
Verb
bir dersin sonuna kadar oturmak
Verb
bir oyunun sonuna kadar oturmak
Verb
oturup beklemek, hiçbir iş yapmamak.
oturup beklemek, hiçbir iş yapmamak.
yüksek faiz ödemek zorunda olmak
Verb
bir iş yapmadan evinde oturmak
Verb
öğrencisi/hayranı olmak, dizi dibinden ayrılmamak.
birinin öğrencisi olmak
Verb
birinin ayaklarına oturmak
Verb
birinin ayaklarına oturmak
Verb
(arabada) arkada oturmak
Verb
masanın dip inde oturmak
Verb
(a) yaslanmak, sırtını sandalyeye dayamak, (b) işe karışmamak, oturup keyfine bakmak.
televizyon karşısında oturmak
Verb
ilgilenmemek, aldırış etmemek.
oturmak.
sit oneself down: oturmak.
sit down to table: sofraya oturmak.
not sit down an insult: bir hakaretin altında kalmamak.
(şikâyet etmeden) katlanmak, sabır/tahammül etmek.
gidiş yönüne doğru oturmak
Verb
,
etc.: bir şehir vb.'nin mebusu olmak.
sit for an examination: bir sınava girmek.
resim için poz vermek
Verb
(US) bir toplantıya katılmak
Verb
kapalı oturumda bulunmak
Verb
kapalı oturum yapmak
Verb
özel toplantı yapmak
Verb
(US) kongre toplantısı yapmak
Verb
dava hakkında karar vermek üzere oturumu açmak
Verb
genel kurul halinde toplanmak
Verb
kapalı oturum yapmak
Verb
haremlik selamlık olmak
Verb
-e katılmak.
sit in on: misafir/müşahit/dinleyici sıfatıyla toplantıya katılmak.
(a) toplantıda ele almak, incelemek.
The court are sitting on the question of permission to build the new road. (b)
k.d. susturmak, ağzını kapatmak.
Always sat on by her elderly brothers. (c) savsamak, ihmal etmek, hasır altı etmek.
He's been sitting on my letter for months; why doesn't he answer?
(a) isteksizce alkışlamak, oyuna/temsile pek ilgi göstermemek, (b) boş oturmak, hiçbir şey yapmamak.
kafasında bir soruyu çözmeye çalışmak
Verb
kafasında bir soruu çözmeye çalışmak
Verb
(a) kuluçkaya yatmak, (b) nazik durumda olmak.
iğne üzerinde oturmak
Verb
eli kolu bağlı durmak, hiçbir iş yapmamak, oturup beklemek.
iğne üzerinde oturmak
Verb
diken üstünde oturmak
Verb
.: birini ezmek, haddini bildirmek.
I won't be sat upon: kendimi ezdirmem.
meseleyi örtbas etmeye çalışmak.
baskı politikası uygulamak
Verb
tahta geçmek, hükümdar/kral olmak.
diken üzerinde oturmak
Verb
bir volkanın tepesinde oturmak
Verb
birinin karşısında oturmak
Verb
(a) baloda bir dansa kalkmamak, oyuna katılmamak.
sit out a dance with someone: (baloda) birisiyle
dansetmeyip konuşmak. (b)
sit through ile ayni anlama gelir. (canı sıkılsa bile) sonuna kadar oturmak/sabretmek.
sit a lecture out: bir dersi sabrederek sonuna kadar dinlemek.
sıkışıp başkasına da yer vermek.
sit over a book: bir kitaba kapanmak.
(ticarette, toplumsal hayatta) başarılı olmak, işleri yolunda gitmek.
With profits up 125% their company is sitting pretty.
yerinden kımıl-damamak, harekete geçmemek, sıkı durmak, sonucu beklemek, dediğinden vazgeçmemek.
durumunu/fikrini değiştrimeden beklemek.
prensiplerinden ayrılmamak
Verb
prensip bilerinden ayrılmamak
Verb
(a) dik oturmak.
sit up in bed: yatakta doğrulup oturmak. (b) yolunu beklemek.
sit up for someone:
birini bekleyerek yatmamak.
Don't sit up (for me) if I'm late: Gecikirsem beni bekleme, yat.
sit up late: geç vakte kadar (yatmayıp) oturmak. (c) ilgi göstermek.
make someone sit up
k.d. birini şaşırtmak, şiddetle azarlamak.
sit up to the table: sandalyesini masaya yaklaştırmak.
şaşırmak, korkmak, heyecanlanmak.
geç vakte kadar oturmak
Verb
(yanında oturarak) hastaya bakmak.
vasıtalarda ters oturmak
Verb
kongre toplantısı yapmak
Verb