border line

  1. Noun, Public Administration sınır hattı
  2. Noun sınır çizgisi, sınır, hudut.
sınırda, sınıra yakın.
He's not quite insane, but a borderline case: Tam deli değilse de ona yakın bir hal. Adjective
belirsiz, kararsız, münakaşa götürür. Adjective
ayıp, çirkin, edep dışı, yakışık almayan.
He made several borderline remarks which offended her:
Onu gücendirecek/rencide edecek ayıp/çirkin sözler sarfetti.
Adjective
sınır durum Noun, Psychoanalysis
sınır Noun, Psychoanalysis
sınırı aşma
sınır
pervaz