feast

  1. şölen, ziyafet.
    The king gave/held a feast. to invite them to a feast. A feast in honor of the President.

    Enough is as good as a feast: Her şeyin fazlası fazla.
  2. feast day ile ayni anlama gelir. bayram, yıldönümü.
  3. yortu.
    Christmas is an important feast for Christians.
    (im)movable feast: her yıl (aynı)/başka güne gelen yortu.
  4. şölen/ziyafet vermek, ziyafet çekmek.
    The king feasted the ambassadors.
  5. sevindirmek, memnun/hoşnut etmek, tatmin etmek.
    He feasted his eyes on the beautiful scene: Güzel
    manzarayı zevkle seyretti.
  6. (ziyafette) yeyip içmek, bol bol yemek.
    feast on something: bir şeyi büyük zevkle yemek.
gözlerine ziyafet çekmek Verb
doya doya bakmak Verb
dostlarını ağırlamak Verb
bayram
bir bayramı kutlamak Verb
sünnet düğünü
hasat bayramı
(Br) bir şölen düzenlemek Verb
hamursuz bayramı
bayram yapmak Verb
(ilk Hristiyanlarda) dostluk bağlarını kuvvetlendirmek amaciyle düzenlenen ziyafet. Noun
dostluk ziyafeti, yeni cemiyetlerde eski Hristiyanların bu ziyafetini takliden yapılan dinî tören. Noun
şölen, bir kimse şerefine verilen ziyafet. Noun
tarihi değişen yortu
keyif kaçıran şey.
düğün
geceyi yiye içe geçirmek Verb
feast ile ayni anlama gelir. bayram, yıldönümü.
Meryemananın göğe kabulü yortusu (15 Ağustos).
Kurban Bayramı Noun, Religion-Faith
kamış bayramı, gül bayramı.
Kurban Bayramı Noun, Religion-Faith
birşeyi doya doya yemek Verb
birşeyle kendine ziyafet çekmek Verb
birşeyi tıka basa yemek Verb
birşeyi büyük bir zevkle yemek Verb
birşeyi bol bol yemek Verb
birşeyi doya doya yemek Verb
birşeyi tıka basa yemek Verb
birşeyi bol bol yemek Verb
birşeyle kendine ziyafet çekmek Verb
birşeyi büyük bir zevkle yemek Verb
birini görünce gözleri bayram etmek Verb
birine bakmaktan büyük zevk almak Verb
zevkle izlemek Verb
birşeye bakmaktan büyük zevk almak Verb
zevkle izlemek Verb
birşeyi görünce gözleri bayram etmek Verb