kendini çevreye uydurmak
Verb
kendini çevreye uydurmak
Verb
kişinin kendini derslerine vermesi
kendini görevine vermek
Verb
çevreyle daha yakın ilişkiye girmek
Verb
birinin merhametine sığınmak
Verb
çocukları için kendini feda etmek
Verb
yetkisini iade etmek
Verb
önemli bir tavır takınmak
Verb
kıyabilmek, içi götürmek, … derecede insafsız olmak.
How can you find it in your heart to beat that child?
dostlarıyla ters düşmek
Verb
kendini yeni işine ayarlamak
Verb
kendini çevresine uydurmak
Verb
becerikliliğiyle övünmek
Verb
taahhütlerinden kurtulmak
Verb
bir şeyi canının istediği kadar yapmak
Verb
(kötü bir işe) adı karışmak, methaldar olmak, (bir işte) parmağı olmak.
Don't lend yourself to foolish schemes. I shall not lend myself to your scheme.
(kimseden yardım görmeden) sırf kendi gayretiyle ilerlemek/terakki etmek.
I admire him for pulling himself up by his own bootstraps: Onun sırf kendi gayretiyle ilerlemesine hayranım.
işine kendini uydurmak
Verb
başınin çaresine bakmak
Verb
birinin dostluğunu/sevgisini kazanmaya çalışmak.
birinin insafına/merhametine sığınmak,
k.d. ocağına düşmek.
(mahkeme) huzuruna çıkmamak
Verb
(a) kudretini/otoritesini gösterecek şekilde davranmak, (b) dikkati üzerine çekmek.
terbiyesini takınmak
Verb
çılgın, çılgına/deliye dönmüş, âdetâ aklını kaçırmış, aşırı heyecana kapılmış, kendinden geçmiş.
to be beside oneself (with anger): (öfkeden) kendini kaybetmek, çılgına dönmek, gözü bir şeyi görmemek.
He is quite beside himself (with excitement): (Heyecandan) yerinde duramıyor.
He is beside himself with joy: Sevincinden uçuyor/yerinde duramıyor/içi içine sığmıyor.
ilerlemek, zenginleşmek, bilgi/servet/mevki kazanmak.
kendini taahhüt altına sokmak
Verb
kendini temize çıkarmak
Verb
vardığı kararı ilân etmek
Verb
bir dediği bir dediğini tutmamak
Verb
kendini mahkûm etmek
Verb
bürünmek.
to cover oneself with glory: şan ve şeref kazanmak.
He covered himself with ridicule:
kendini gülünç duruma düşürdü.
fikrini açıkça belirtmek
Verb
kendi kendini mahvetmek
Verb
kayıtsızlığını göstermek
Verb
kendini ehliyetsiz kılmak
Verb
kendini sıkıntıya sokmak
Verb
kendisini göstermemek, gözden uzaklaşmak, kendini çekmek, bir tarafa/köşeye çekilmek.
self-effacing:
çekingen.
The shy boy effaced himself by staying in the background.
(a) özür/af dilemek, (b) muaf tutulmak, serbest bırakılmak.
to excuse oneself from the duty. (c)
(gitmek vb. için) izin/müsaade istemek.
He excused himself from the party.
(a) (meramını/maksadını) anlatmak.
Let me explain myself. (b) mazeret bulmak, sebep göstermek,
hesap vermek.
Late again, John? I hope you can explain yourself.
(karşısındakinde cinsel arzu uyandırmak maksadıyla) tenasül uzvunu göstermek.
elinden geleni yapmak
Verb
kendini beğenmek, kendini bir şey zannetmek.
He fancies himself (as) the fastest swimmer. He fancies his French: Fransızcasını bir şey zannediyor/Fransızca biliyorum diye kurumlanıyor.
kendine gelmek, kendini toplamak, iyi olmak, tam sıhhatte olmak.
I don't feel quite myself: Kendimi iyi hissetmiyorum.
hayalinde canlandırmak
Verb
kendine gelmek, öz benliğini/şahsiyetini bulmak, kendi kabiliyet ve meziyetlerini keşfetmek.
yalan yere yemin etmek
Verb
evini döşeyip yerleşmek
Verb
kendi kendine servis yapmak
Verb
kimliğini ispat etmek
Verb
kendi kendini suçlamak
Verb
zarar ve ziyanını bir kimseden çıkarmak
Verb
kendini takdim etmek
Verb
görgü kurallarına aykırı davranmak
Verb
kötü harekette bulunmak
Verb
üstüne yükümlülük almak
Verb
kendini aşırı yormak
Verb
kendini fazla yormak
Verb
hoşuna gideni yapmak
Verb
canı istediği gibi hareket etmek
Verb
kendini temize çıkarmak
Verb
sınavla bir ehliyete sahip olmak
Verb
işleri düzene koymak
Verb
zarar veya masrafı telafi etmek
Verb
harcadığı parayı geri almak
Verb
zarar ziyanını bir şeyden çıkarmak
Verb
kendini tekrar etmek
Verb
tekrar tekrar aynı şeyi söylemek
Verb
sürekli aynı şeyi tekrar etmek
Verb
fikrini tamamen değiştirmek
Verb
zorla geçerek kendine yol açmak
Verb
kendini yerleştirmek
Verb
birinin emrine girmek
Verb
(kendinin) işine gelmek
Verb
geçimini kendi sağlamak
Verb
kendini derleyip toplamak
Verb
kendini haklı göstermek
Verb
suçsuzluğunu kanıtlamak
Verb